2003 yılında yayın hayatına başladık ve 2011 yılında 100’üncü sayımızı çıkardık. Bu dönem Türkiye’nin parlak dönemiydi ve her alanda büyüyen bir Türkiye vardı. Sektörel yayıncılık da bu dönemde büyüdü. Lojistik ve taşımacılık sektörüne yönelik yayın yapan bir çok basılı yayın bulunuyordu. Ancak son 5 yılda ekonomide yaşanan sorunlar, lojistik ve taşımacılık sektörün eski yatırım gücünü kaybetmesi, rekabetin zorlaşması, ticari araç pazarındaki gerileme ile birlikte basılı yayın sayısında da azalma oldu. Transmedya Dergisi olarak bu dönemde düzenli olarak çıkan nadir basılı mecralardan biri olduk ve elinizdeki bu sayıyla 200’üncü sayıya geldik.

Dünya ticaretindeki eksen kayması, dijitalleşme, endüstri 4.0, blocakchain, e-ticaret gibi olgular bütün sektörleri etkisi altına aldı. Son dönemde artan korumacılık ve nihayetinde bütün dünyayı etkisi altına olan Covid-19 salgını bütün ülkeleri etkiledi ve dünya 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük daralmalardan birini yaşadı. Önümüzde sıkıntılı ve zor bir dönem var. Bu dönemde yeni açılımlar, tedarik zinciri süreçlerinde yenilenme ve nihayetinde dünya ticaret dengesinde büyük bir değişim ve dönüşümün baskısı altında yol alacağız.  Bugüne kadar yaptığımız haberlerde sektörün sesi olmaya çalıştık. Bir yandan sektörün mevcut durumu ve yaşanan gelişmelerle ilgili haberler yaparken bir yandan da sektörü geleceğe taşıyacak gelişmeleri anlatan özel dosya haberler yaptık. İlk 100 sayı ile ikinci 100 sayı arasında hem ülkemizde hem de dünyada çok önemli gelişmeler oldu. Önümüzdeki yıllar ise öngörülemez gelişmelere sahne olacağa benziyor. Özellikle dünya ticaretinde Çin hakimiyetinin artması, doğu-batı ticaretindeki dengenin değişmesi ve teknoloji kullanımının her alana sirayet etmesiyle taşlar yerinden oynadı. Geleneksel ticaret yöntemleri değişiyor ve rekabette buna göre şekilleniyor. 1990’lı yıllardan sonra küreselleşme en önemli olguyken 2020 yılı ile birlikte bir anda ulusala dönüş ve bölgesel işbirlikleri konuşulmaya başlandı. ABD-Çin arasındaki gerilim yine ABD-AB arasında yaşanan sorunlarla kotaları, korumacı yaklaşımları konuşmaya başladık. Önümüzdeki süreçte dünyada, ülkemizde ve sektörümüzde bunları çok konuşacağız ve yaptığımız haberlerle bu gelişmeleri sizlere aktaracağız.

Sektörümüz özelinde genel bir değerlendirme yaparsak, beklentilerimizin tam olarak karşılık bulduğunu söylemek kolay değil. Ulaştırma altyapılarına çok önemli yatırımlar yapıldı. Gümrük işlemlerinin hızlanması için yeni uygulamalar devreye alındı. Ancak sektörün hızını, verimliliğini ve etkinliğini artırarak, uluslararası rekabette avantajlı duruma getirecek sorunlarımız çözülemedi. Özellikle AB ülkelerinin Türk nakliyecilerine uyguladığı kotalar, geçiş belgeleri, vize sorunları sektörün performansını etkilemeye devam etti. Bulgaristan, Moldova, Slovenya, Ukrayna, Romanya, Gürcistan gibi ülkelerin de nakliyecilikte Türk araçlarıyla yoğun bir rekabete girdiği dönemi yaşadık.

Sektörün en büyük eksikliği ise global veya glokal bir markalar çıkaramaması oldu. Birkaç firmamız yurtdışında çok önemli başarılar elde etti ve yaptıkları yatırımlar ve verdikleri hizmetlerle örnek bile oldular. Çoğu firmamızın birçok ülke ve bölgede yatırımları oldu. Ancak cirolarının çok büyük bir bölüme Türkiye merkezli hizmetlerden gelmeye devam ediyor. Sektör bu kırılımı yapmak zorunda. Cirolarının büyük bölümünü yurtdışında verdikleri hizmetlerden sağlayan bir sektöre evrilmeliyiz. Ülkemizde hizmet ihracatından sağlanan gelir sürekli artıyor ve geçtiğimiz yıl tarihi rekor kırarak 53 milyar doların üzerinde hizmet ihracatı yaptık. Taşımacılık sektörünün hizmet ihracatından elde ettiği gelir de 24 milyar dolar oldu. Biz bu işi iyi biliyoruz, bunu daha da büyütecek insan kaynağı, yetişmiş insan gücü ve altyapıya da sahibiz. 

Şimdi önümüzde yeni bir fırsat var. Son yıllarda lojistik sektörünün sadece ticaret değil, genel ekonomi üzerindeki etkileri artıyor. Lojistik sektörünün sağladığı etki ve oluşturduğu sinerji dalga dalga tüm sektörlere yayılıyor. Dev firmalar ve güçlü ekonomiler tüm stratejilerini lojistik üzerinden kurguluyorlar yatırımlarını bu alana yapıyorlar. Kuşak Yol Girişimi gündeme şimdiden damgasını vurmaya başladı. Kuzey Koridoru, Güney Koridoru ve Orta Koridor arasında rekabet var. Bir taraftan da Afrika’da, Uzak Doğu’da yeni lojistik ve ekonomi koridorları oluşuyor, Akdeniz havzası önem kazanmaya başlıyor. Tüm bunların tam ortasında ise Türkiye var. Pandemi sonrasında Çin üzerinde ulaşacak baskı, Çin’in buna karşılık vermek için yeni açılım arayışları ülkemizin şansını artıyor. Doğu-Batı ticaretinde tedarik üssü olmak için tarihi bir fırsat var.  Önümüzde zorluklar ve fırsatların aynı anda yaşandığı bir dönem olacak. Ülke ve sektör olarak bu tarihi fırsatı iyi kullanmamız gerekiyor.  Transmedya ekibi olarak biz de tüm gelişmelerin takipçisi olarak, yaşanan tüm gelişmeleri sizlere aktarmaya devam edeceğiz. 

- - - - - - -