Her yeni yıla girerken temennim, “umarım gelen yıl geçen yılı aratmaz” şeklinde olur ve ne yazık ki gelen yel hep geçen yılı aratır oldu. 2021’i hatırlayalım. Hepimiz Covid 19 yüzünden evlerimizde hapis kalmış, sağlık sorunları dünyanın olduğu gibi ülkemizin de bir numaralı sorunu olmuştu. Sorun bitti mi? Bilemiyoruz. Çin’den gelen haberler iç açıcı değil. Bize yansıması ne olur? Sağlık Bakanlığı bizi haberdar eder mi? Fikrimiz yok! Ama çevremizde artan grip vakaları ölümcül olmasa da yaygın bir hastalık olduğunu düşünmemize yol açıyor.

2022’de ise bu yüzyıl içinde olmaması gerektiğini düşündüğümüz farklı felaket senaryoları ile karşı karşıya geldik. Öncelikle takvim 24 Şubat 2022’yi gösterdiğinde Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı ile başlayan kimine göre birkaç gün süreceği iddia edilen ama hala devam eden ve ne zaman biteceğini kimsenin tahmin edemediği süreç, bütün dünyayı olduğu gibi ülkemizi de belirsizliklere itti.

Savaşla birlikte ABD önderliğindeki Batı dünyasının Rusya’ya karşı uyguladığı ambargolar Rusya’yı olumsuz etkilemiş olsa da özellikle artan enerji maliyetlerine bağlı olarak bumerang etkisiyle Batı dünyasını da vurdu. Özellikle Avrupa Birliği ülkeleri içine girdiğimiz kış koşulları nedeniyle daha fazla zora girerken, yılların ardından yüksek enflasyon gerçeği ile tanıştılar. Bize gelince, gençlik yıllarımızda zaten tanışık olduğumuz hiper enflasyon tekrar hortlamış oldu. Özellikle ekonomi yönetimimizin Ortodoks para politikalarından vaz geçerek maceracı ve sonu kestirilemez bir para politikasını tercih etmesi, hepimizin ciddi şekilde fakirleşmesine yol açtı.

Bütün olumsuz koşullar AB ülkelerinde aşırı sağ popülist liderlerin ön plana çıkmasının da zeminini hazırladı. Fransa’da Le Pen’in oyları fazlası ile artarken, İtalya’da Meloni Mussolini’nin faşist söylemlerini hatırlatan propaganda süreci sonunda başbakanlığı eline geçirdi. Yılın belki de en traji- komik darbe girişimi Almanya’dan geldi. AB’den büyük beklentilerle ayrılan İngiltere’ye ise başbakanlık koltuğunun sürekli el değiştirdiği ve sonunda Hint asıllı Sunak’ın koltuğa oturması ile sonuçlanan süreç izlendi. Tabi İngiltere denince Kraliçe’nin vefatına ve yerine Kral Charles’ın tahta oturmasına da ayrı bir parantez açmak gerekir. Çok genel hatlarıyla bütün AB ülkeleri savaşla birlikte istikrarsızlık süreci ile tanışmış oldu.

Yine Rusya Ukrayna savaşının sonucunda Avrupa’nın bütünü yılların ardından güvenlik endişesi ile karşı karşıya geldi. Rusya’ya karşı Ukrayna’ya verilen destek, son olarak Zelensky’nin ABD ziyareti ve hava savunmasının güçlendirilmesi için bu ülkeye Patriot sisteminin verilecek olması karşısında Putin’in nükleer tehdidini yeniden dile getirmesi, AB ülkelerinin savunma bütçelerini yeniden gözden geçirmesine neden olabilir. 2022’de Almanya’nın açıkladığı 100 milyar Euro’luk savunma bütçesi daha da artabilir. Bu durum refah toplumundan vaz geçip, güvenlik toplumuna gidildiği endişesinin daha fazla dillendirilmesi anlamına geldiği ölçüde siyasi ortamdaki belirsizlikleri ve aşırı sağa daha fazla eğilim gösterilmesine de zemin hazırlayabilir.

Bize gelince, Rusya Ukrayna savaşının Türkiye’nin önemini fazlası ile artırdığı, buna karşın artan önemin bir türlü rahat nefes almamıza imkan tanımadığı bir yıl yaşadık. Avrupa ülkelerinin alternatif ve istikrarlı enerji koridoru aradığı ve Türkiye’nin merkezde yer aldığı söylemi hala gündemde. Rusya’nın Türkiye’yi yeni doğalgaz deposu yapma niyeti ile çok sevindik, ancak Rus doğalgazına ambargo uygulanırken bu doğalgazın kime ve nasıl satılabileceği sorusuna yanıt bulamadık. Azeri doğalgazının yanı sıra Türkmen doğalgazının da Hazar denizinin altından geçecek boru hattı ile Avrupa’ya ulaştırılabileceği müjdesi ile sevindik, ancak Hazar’daki kıta sahanlığı meselesine fazla kafa yormadık. Karadeniz’deki milyarlarca metreküp doğalgazın bulunduğunun bildirilmesine seçim arifesindeki müjdeli haberlere alışkın olduğumuzdan kuşkuyla yaklaştık, vs..

Yine savaşa bağlı olarak Türkiye’nin tedarik zincirleri üstündeki rolünün arttığına da tanıklık ettik. Avrupa ile Çin’e kadar uzanan yolda Kuzey hattının gerek kara yolu, gerekse demiryolu taşımacılığı için kapanmış olması bütün taşımacılığın Türkiye üstünden yapılması sonucunu doğurduğu oranda AB ile taşımacılık sorunlarımızın devam etmesini hayretle karşıladığımız bir yılı geride bıraktık.

Tahıl koridorunun Türkiye sayesinde açılması dünyanın yeni bir gıda krizinden nispeten yara almadan kurtulmasına imkan tanıdı.

Türkiye’nin yeni Avrupa güvenlik mimarisinde nasıl bir rol oynayabileceği ne yazık ki çok fazla tartışılmadı.

Kısaca belirtmek gerekirse “coğrafyanın kader olduğu” söylemini sürekli hatırladığımız bir yılı geride bıraktık.

Bu kadere bağlı olarak giderek yaşadığımız Putin ile sıkı fıkı hale gelen ilişkilerimizin yarattığı endişeleri zaman zaman dile getirmek zorunda kaldık. Bu ilişkinin başımıza açabileceği sorunlara gözümüzü çoğunlukla kapadık. ABD’nin Yunanistan’a bu denli verdiği desteğin gerekçesini yeterince tartışmadık. Güney doğu sınırlarımızda PKK’ya karşı mücadelemizde kah Rusya’nın, kah ABD’nin vekilleri ile savaştığımız gerçeğini de hafızalarımıza kazıdık. Yılı bitirirken konuşmayı reddettiğimiz, görmeye dahi tahammül etmediğimiz bazı ülke liderleriyle aramızı düzeltme yolunda adımlar atığımıza da tanıklık ettik.

Yine coğrafyamızın sınırlarında olan İran’da yaşanan olaylar bize fanatizmin ülke yönetimini ele geçirmesi halinde olabilecekleri bütün çıplaklığı ile gösterdi. Kadının giyimi ile ilgili zorlamaların nasıl bir zorbalığa dönüştüğünü ve buna başkaldırının ne tür devlet zorbalığına yol açtığını çaresizce izledik.

Çok kısaca özetlemeye çalıştığımız bu verilerin ışığında 2023’ün 2022’yi aratmayacağını söylemek mümkün mü?

Yine de iyimserliğimi muhafaza etmek istiyorum.

2023 bizler için öncelikle Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı. Cumhuriyetimizin önemini ve içinden geçtiğimiz bunca kaotik koşullarda bizlere katkısını sürekli anımsayacağımız atalarımızdan bize bir armağan.

2023 bizler için bir seçim yılı. Erken mi olur, geç mi olur bilemiyoruz. Türkiye çok önemli bir kader seçimine doğru hızla yol alacak. İç politika tartışmaları giderek dozunu yükseltiyor ve yükseltmeye devam edecek. Hukuk sisteminin giderek güven vermeyen görüntüsü ne yazık ki daha uzun süre tartışmaların odağında yer alacak. Mevcut görünümü ile ekonomik sorunlar kısa ve orta vadede çözülemeyecek, vs…

Ama bütün bu olası olumsuz beklentilere rağmen, bilimin ve aklın hakim olacağı ümidi ile enseyi karartmayalım.  

2023’ün 2022’yi aratmayacağı bir yıl olması dileklerimle…