Covid-19 dünya tarihinde bir çok gelişmeyi ters yüz ederken, dijitalleşme gibi geleceğin trendlerini çok fazla hızlandırdı. Hep söylene gelen ‘lojistik, dijital dönüşüme en yakın sektörler arasındadır’ iddiası artık kanıtlanabilir bir gerçeğe dönüştü. Pandemi süresince dijitalleşmeyi sağlayan firmalar önemli bir rekabet üstünlüğü sağlamış durumda. Pek çok alanda yapılan dijitalleşmenin bir ucu mutlaka tedarik zincirine bağlanıyor. Dijital döngünün içerisinde lojistik mutlaka kendisini gösteriyor.
Lojistikte dijital dönüşüm içerisinde çok fazla konu başlığı var. Araç takipten, Blokachain’e, RFID’den dronelara, yapay zekadan sanal gerçekliğe kadar yüzlerce gelişmeye açık yenilik var. 2018 yılında lojistik sektöründe dijitalleşmeye  ayrılan  mali  kaynak  55  milyar dolar seviyesindeyken,  bu rakamın 2025 yılında 145 milyar doları geçmesi öngörülüyor. Görünen o ki araçlar ve depolar kadar dijitalleşmeye de önemli yatırımlar yapılacak.

Pandemide dijital yük platformları öne çıktı
Dijitalleşmenin kendisini e-ticaret kadar gösterdiği yerlerden biri dijital yük platformları. Yükü veren ile taşıyanı buluşturan online uygulamaların sayısı artarken, DHL gibi dünya lojistik sektöre yön veren şirketler de bu alanda kervana katıldı. Deutsche Post DHL Group tarafından 2017 yılında hayata geçirilen dijital yük taşıma platformu Saloodo, 35’in üzerinde ülkede 30 binden fazla gönderici ve 12 binin üzerinde nakliyeci tarafından kullanılıyor.  Ülkemizde Frachtbox, TIRPORT, KargomKolay gibi uygulamalar bulunuyor.
Lojistik ve gümrük firmalarının online pazarlamasını yapan internet portalı Frachtbox, salgın döneminde site trafiğinde 8 kat artış yaşadı. TIRPORT’un 2023 hedefinde günde 30 bin taşımayı yönetebilmek var. KargomKolay ücretsiz e-ihracat entegrasyonu ile 219 ülkeye ürünlerini satmaya başladığını açıkladı.  Yük platformlarının yanı sıra depolama, araç kiralama, ekipman kiralama gibi birçok faaliyet dijital platformlarda yapılıyor.

E-ticaret lojistiğe takıldı
Perakende firmaları pandemide e-ticarete ağırlık verdiler.  Şirketler, fiziksel mağazalarının sayılarını azaltarak e-ticarete daha fazla yatırım yapmak durumunda kaldılar. Düne kadar online alışverişe uzak duran insanlar da artık e-ticaretin ağına dahil oldu. E-ticaretin sıradışı gelişimine, lojistik de ayak uydurmaya çalıştı. Türkiye’de kargo sektörünün yükü 2-3 kat artarken lojistik alt yapının sınıfta kaldığını söyleyebiliriz.
Online siparişlerin teslimatında yaşanan aksaklıklar nedeniyle bu dönemde pek çok tüketici, online olarak satın aldığı ürünleri yakınındaki bir mağazadan teslim almayı tercih etti. E-ticaretin geleceği de lojistiğe sıkı sıkıya bağlı. Türkiye’de tüm dünyada olduğu gibi e-ticaret firmaları kendi lojistik ağlarını oluşturma yoluna gidiyorlar.

İnsanlar yerine makineler arasında iletişim arttı
Lojistikte, dijital dönüşümün teknolojiyle birlikte yol kat edeceği alan nesnelerin interneti.  Pandemide insanlar arasında mesafe artarken, makinalar arasında iletişim daha fazla oldu. Evlerde, fabrikalarda, hastanelerde, kamyonlarda ve binlerce başka yerde milyarlarca cihaz bulunuyor. Cihaz kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte, cihazları birbirine bağlayacak ve cihaz verilerini toplayacak, depolayacak ve analiz edecek çözümlere duyduğunuz ihtiyaç da arttı. Özellikle evden çalışmanın yaygınlaştığı pandemide sistemlerini dijital hale getiren ve iletişimi sağlayan firmalar yoluna durmadan devam edebildi. Özellikle ilaç ve gıda gibi hızlı sevkiyat, depolama ve taşıma ihtiyacı olan ürünlerde bundan böyle konvansiyonel çözümlere yer kalmadı.

Yapak zekadan yararlanan şirketler artıyor
Yapay zekadan yararlanarak şirketler, arz ve talep açığını optimize edebilir, karar vermeyi otomatikleştirebilir, depo gereksinimlerini kanalize edebilir, hedef tüketicileri belirleyebilir ve siparişten teslimata tedarik süresinde daha fazla görünürlük sağlayabilir. Örneğin, Arizona’nın DigiTech şirketi Blue Yonder, üreticiler ve perakendeciler için yapay zeka destekli uçtan uca bir dijital gerçekleştirme platformu “Luminate Planning Portfolio”yu başlattı. Otomatikleştirilmiş tedarik zinciri çözümü, şirketlerin tedarik zincirlerini kolaylaştırılmış planlama, görünürlük ve doğaçlama ile tam olarak yönetmelerine olanak tanıyor.

Büyük veri
Chicago merkezli navlun takip lojistik girişimi Fourkites, lojistik şirketleri için tahmini kapasite yönetimi çözümleri sağlamak için tahmine dayalı analitiği kullandı. Özel filo kamyonlarının kullanılabilirliğini otomatik olarak tahmin edebiliyor ve bu kamyonları nakliye talebine göre eşleştirebiliyor. Sektörler arasında tedarik zinciri analitiğinin kullanımı, düzeyler arasında veriye dayalı kararları etkinleştirerek operasyonel verimliliği artırmak için giderek daha önemli hale geliyor.

Robotlardan önce, giyilebilir teknoloji
Tedarik zincirlerindeki robotlar, nesnelerin temel aktarımının ötesinde çok çeşitli uygulamalarda hayati bir rol oynuyor. Örneğin, Singapur merkezli depo robotları tasarımcısı ve üreticisi GreyOrange, perakende, FMCG ve e-ticaret şirketlerinin dağıtım ağlarını yönetmesini sağlamak için bir robot sıralama sistemi geliştirdi.
Pandeminin bir etkisi de sanal gerçeklik, giyilebilir teknolojiler gibi çözümlerin yaygınlaşması oldu. Sanal gerçeklik sayesinde lojistik çalışanlarının eğitimi daha kolay hale geldi. Sanal gerçeklik gözlükleri kullanarak kuryelerin şehrin sokaklarında sürüş deneyimini canlı bir şekilde yaşamaları sağlanıyor. Giyilebilir teknolojiler ise özellikle toplama, paketleme ve sevkiyat gibi lojistik işlemlerde büyük kolaylıklar sağlıyor. Depoda ürün kutularını yerine yerleştiren bir işçi, eline adeta bir eldiven gibi giydiği giyilebilir cihazlarla hem ürünün yerini tespit ederek envantere işleyebiliyor hem de iki elini rahatça kullanarak yerleştirme işlevini hızlandırabiliyor. Robotların lojistik süreçlerinde kullanılmasından önce giyilebilir teknolojiler ara bir çözüm olarak öne çıkıyor.

Dijital ikiz depolar
Dijital ikizler, bir şirketin tedarik zincirlerini ve iş stratejilerini düzene koymak ve yönetmek için kullanılabilen gerçek tedarik zincirinin dijital temsiline olanak tanır. Almanya merkezli küresel lojistik şirketi DHL, fiziksel depodan gerçek zamanlı verileri alan ve optimum depolama çözümlerini belirlemek için performansı sürekli olarak izleyen dijital bir ikiz depo oluşturdu.
Lojistik firmaları, yazılım firması olacak
Lojistik firmalarının yazılım firmaları kadar değer üretip, çözüm sunmaları gerekiyor. Verimli, hızlı ve efektif çözümlerin her zamankinden daha önemli hale geldiği lojistikte yazılım bu işin anahtarı olarak öne çıkıyor. EDI (Electronic Data Interchange) sistemleri sayesinde işletmeler, birbirleriyle kurdukları ticari ilişkiye yönelik dokümanları belli bir standart dahilinde tamamen elektronik ortamda paylaşabiliyor. Mal ve hizmet üretimi için gerekli işgücü, malzeme, makine gibi kaynakların verimli bir şekilde kullanılmasını sağlayan bu yazılımlar OMS adı verilen tedarik zinciri ve otomasyon sistemleri ile entegre edildiğinde işletmelerin karlılığına büyük katkılar sağlıyor.

Teknoloji devreye giriyor
Lojistiğin en büyük destekçisi ise teknoloji. Örneğin araç takip sistemleri çok gelişti ve entegre edilen mobil araç takip sistemleri sayesinde, filodaki herhangi bir aracın konum ve durum bilgilerini almak sadece birkaç saniye alıyor. Treylerin içindeki nemden tutun da sürücüler arasındaki yakıt tüketimine kadar birçok bilgiyi görmek ve ölçmek mümkün oluyor.  Diğer yandan Barkod ve Radyo Frekanslı Tanımlama Sistemleri (RFID) de lojistikçilerin elini güçlendiriyor. Ürünlerin hangi araçla geldiğinden tutun da paketlerin otomatik ayrıştırılmasından, hata oranının sıfıra inmesine kadar bir çok ihtiyaçta söz konusu teknolojiler devreye giriyor.