Lojistik tüm dünyada, milli gelire katkısı ortalama yüzde 10 civarında değişen, ürün maliyetlerindeki payı yüzde 12 ila yüzde 20 arasında değişen ve ciddi oranda istihdam yaratan bir sektör. Sadece AB’de 900 milyar Euro’ya yakın bir pazar hacmi olan lojistik sektörünün rekabet gücü, üretimin de sınırlar arasında gerçekleştiği yeni küresel ekonomide, üretilen mal ve hizmetlerin küresel pazarlarda yer bulmasında kilit rol oynuyor. 2007 yılında yayınladığı “Yük Lojistiği Eylem Planı”nda Avrupa Komisyonu “Lojistiğin, Avrupa Birliği ekonomisi motorunun yağı olduğunu” açıkça ifade ederek 2030 yılı için 35 ayrı hedefle Asya ve diğer bölgelere karşı yitirdiği ekonomik üstünlüğü geri kazanmayı hedefledi. 2011 yılında yayınladığı “Ulaştırma Beyaz Kitabı”ile,  2050 yılına yönelik lojistik stratejilerini ortaya koyan bu politika belgesinde de, lojistik sektörünün Avrupa Birliği’nin genel büyüme hedeflerine katkısını artıracak 40 somut hedef tanımlandı. Tek pazarın daha etkin ulaşım bağlantılarıyla daha faydalı hale getirilmesi için stratejiler ortaya kondu. Etkin ve gerçekten bütünleşmiş bir ulaşım sistemi olmadan tek pazarın arzu edilen şekilde işleyemeyeceğinin bilincindeki AB, lojistikte rekabet gücünü bozan 3 temel sorun tespit etti. Bunlar: Ulaşım modlarının etkin kullanılamaması ve altyapı sorunları; ikincisi ulaştırmanın sürdürülebilirliğini etkileyen çevre etkileri, üçüncüsü ise sektöre gereken nitelikte ve nicelikte personel sıkıntısı… 2007 yılından beri tek pazarın tam olarak bütünleşmesini sağlayacak Trans-Avrupa Ulaşım Ağları projeleri için bugüne dek 30 milyar Euro’ya yakın harcama yapıldı. Aynı paralelde, 2014 yılında Avrupa Komisyonu tarafından ulaşım altyapılarının daha da güçlendirilmesi için oluşturulan yeni ve özel fon programı “Connecting Europe Facility (CEF)” ile 2020 yılına kadar 276 ulaştırma projesi için 24 milyar euro daha aktarılarak, AB içinde 10 milyon kişiye yeni iş sağlanması ve AB GSYİH’sında yüzde 1.8 oranında artış hedefleniyor.

Ulaştırma AB’nin geleceğinde çok önemli bir yere sahip

Ulaştırmanın, ciddi bir kriz yaşamakta olan Avrupa Birliği’nin geleceğini ve rekabet gücünü garantilemek için yaptığı yatırım planlarında çok önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Son onaylanan CEF Fonu’nun bugüne dek ulaştırmaya ayrılan en büyük bütçe olduğuna dikkat çekiliyor. AB ülkelerinin lojistik alanında gereken niteliklerde bilgi ve birikime sahip personel arayışını, lojistik alanındaki araştırma ve geliştirme faaliyetlerine verilen yoğun destek ile karşılamayı hedeflediğini görebiliyoruz. Ulaştırmada yenilik arayışındaki AB, son Ar-Ge destekleme fon programı Horizon 2020 ile, 2014-2020 yılları arasında Avrupa’daki ulaşım ve lojistik sektörünün emisyonları azaltıp tıkanıklıkları azaltarak gelişmesi için geliştirilecek projelere 6.4 milyar Euro destek sağlayacak. Araştırma-Geliştirmenin, her sektörde olduğu gibi, lojistik sektöründe de rekabet avantajı yarattığını ve bu yüzden yoğun şekilde desteklendiğini görmekteyiz. Diğer sektörlerle entegre yapılan çalışmaları bir kenara bırakırsak; dünyada doğrudan ulaştırma ve lojistik alanında faaliyet gösteren araştırma-eğitim merkezlerinin sayısı: ABD’de 31, İngiltere’de 18, Hollanda’da  8, Almanya’da 5, Fransa’da 4, Kanada, Japonya, Yunanistan’da 3, İtalya, İspanya, İsviçre, Belçika,İskoçya, Avustralya’da 2. Ülkemizde ise, bu kadar fazla lojistik lisans programı bulunmasına rağmen, henüz ulusal düzeyde bir ulaştırma ve lojistik araştırma enstitümüz mevcut değil.  Sağlıklı ve desteklenen bir lojistik araştırma altyapısı mevcut değil. Lojistik sektörüne özel araştırma fonları yok, öğrencilerimizin sektörlerin sorunlarını çözebilecek araştırmalarla ekonomik değerler yaratacakları sektör-üniversite işbirliklerinin daha fazla desteklenmesine acil ihtiyaç var.

 Sürdürülebilir küresel rekabet için bölgesel merkez Türkiye

Oysa lojistik sektörünün Türkiye ekonomisinin geleceği için taşıdığı önem konusunda artık tüm kesimlerin mutabık olduğunu görüyoruz. Nitekim, Uluslararası Yatırımcılar Derneği YASED tarafından AT Kearney işbirliğiyle yayınlanan “Sürdürülebilir Küresel Rekabet İçin Bölgesel Merkez Türkiye” başlıklı raporda, ülkemizi “bölgesel merkez” olmaya taşıyacak 7 stratejik sektör arasında Otomotiv, Bankacılık, Hızlı Tüketim, Enerji sektörlerinden sonra, “sağlık” sektöründen önce “Lojistik” geliyor. Sektör, milli gelire yüzde 10 civarında katkı sağlarken; sadece “taşımacılık” boyutuyla 50 milyar dolarlıkı hizmet ihracatı içinde 14,4 milyar dolar ihracat geliri sağlıyor. Taşımacılık sektörümüz, hizmet ihraç ettiğimiz sektörlerde turizmden sonra 2. sırada geliyor. Bunun içinde karayoluyla gerçekleştirilen hizmet ihracatının yılda yaklaşık 7-8 milyar dolar sağladığını tahmin ediliyor. 2023 yılı 150 milyar dolarlık hizmet ihracatı hedefinde taşımacılık sektörünün payının 60 milyar dolar olacağını hesaplanıyor. Lojistik sektörünün genel pazar hacminin 258 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Bunun 22 milyar dolarlık bölümü lojistik hizmet sağlayıcılığı pazarından oluşuyor.

Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı ve Eylem Planı ile artık lojistiğin adı var

Sevindirici bir gelişme olarak; lojistik, ilk defa ‘Beş Yıllık Ulusal Kalkınma Planlarımız’ kapsamında resmi kalkınma politikamızın aslî bir parçası olarak ilan edildi. 2014 yılında açıklanan “Taşımacılıktan Lojistiğe Dönüşüm Programı ve Eylem Planı” kapsamında, Türkiye ekonomisini dönüştürecek olan 25 öncelikli sektörden en öncelikli 9’u arasında yer alan sektörümüz, ihracata dayalı büyüme modelimizin temel taşlarından biridir. 10. Kalkınma Planı’mızda Türkiye’nin lojistikte bölgesel bir üs olması sağlanarak; lojistik maliyetin düşürülmesi, ticaretin geliştirilmesi ve rekabet gücünün artırılması, temel amaç. Bu durum zaten, UND, TOBB ve diğer meslek örgütlerince son 10 yıldır gündeme getirilen bir amaçtı. Programın hedefleri ise: Türkiye’nin lojistikteki uluslararası konumunun güçlendirilmesi, sanayi ürünlerinin toplam maliyeti içindeki lojistik maliyetin yükünün azaltılması, nihai ürünlerin tüketim pazarlarına ulaşım süresinin kısaltılmasıdır. Kalkınma Bakanlığı Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda “Taşımacılıktan Lojistiğe” nasıl dönüşüm sağlanabileceği konusunda programı 6 ana bileşene ayırmış ve ilgili kurumlara çeşitli koordinasyon sorumlulukları vermiştir: Program Bileşenleri: 1.Bileşen: Lojistikte Strateji ve Kurumsal Yapılanmanın Oluşturulması/Sorumlu kurum: Kalkınma Bakanlığı. 2. Bileşen: Şehirlerde Lojistik Altyapının İyileştirilmesi/ Sorumlu kurum: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. 3. Bileşen: Gümrük İşlemlerinde Etkinliğin Sağlanması/ Sorumlu kurum: Gümrük ve Ticaret Bakanlığı. 4.Bileşen: Büyük Ulaştırma Altyapı Yatırımlarının Tamamlanması/Sorumlu kurum: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı. 5. Bileşen: Sektörde Faaliyet Gösteren Firmaların Rekabet Güçlerinin Artırılması/ Sorumlu kurum: Ekonomi Bakanlığı. 6. Bileşen: Yurtiçi Lojistik Yapılanmasının Yurtdışı Yapılanmalarla Desteklenmesi/ Sorumlu kurum: Ekonomi Bakanlığı. Bu 6 bileşenin hayata geçirilmesi için gerçekleştirilmesi gereken toplam 21 politika ve bunlara bağlı 80 eylem tanımlanmıştır.