Türkiye ile Rusya arasında, Türk hava sahasını ihlal eden bir Rus savaş uçağının düşmesiyle oluşan ve bir süredir devam eden siyasi krizin gelişimi, arka planı ve varabileceği nokta, Kadir Has Üniversitesi’nde konuşuldu.

Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Avrupa Çalışmaları Merkezi’nin (CIES) düzenlediği “Türkiye-Rusya Krizi: Sırada Ne Var? Uluslararası İlişkilerin Karmaşıklığını Anlamak” başlıklı panelin moderatörlüğünü gazeteci-yazar Cüneyt Özdemir yaparken, Kadir Has Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Kasım Han, Kadir Has Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Habertürk gazetesi yazarı Soli Özel, Rusya’da uzun yıllar görev yapmış ve Türk-Rus ilişkilerinde uzmanlığıyla tanınan gazeteci Cenk Başlamış ve Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ceyda Karan konuşmacı olarak yer aldı.

ÖZDEMİR: “SANIRIM DAHA İŞİN BAŞINDAYIZ”

Kalabalık bir öğrenci, akademisyen ve Rusya’yla ilgili kesimlerden temsilci topluluğu tarafından izlenen paneli, konuşmacıları da tanıttığı kısa bir konuşmayla açan gazeteci yazar Cüneyt Özdemir, “Bir ay kadar önce Rusya ile Türkiye arasında bir krizden bahsetmek çok zordu. Hatta biz Türkiye ile Rusya’nın birbirine ne kadar benzediğine dair bir dosya hazırlıyorduk. Zannediyorum krizin bu noktaya gelmesinin en önemli sebebi de bu. Bence krizin derinleştiği veya zirveye vurduğu değil, henüz başladığı bir noktadayız. Yakın gelecekte Türkiye-Rusya krizinden daha çok bahsedeceğimizi sanıyorum. Ancak benim esas çekincem, Rusya’nın sembolik de olsa askeri bir karşılık vermesi” diye konuştu.

DOÇ. DR. AHMET KASIM HAN: “NATO MEMNUN GİBİ”

Konferansta söz alan Kadir Has Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Kasım Han, krizde NATO’nun bir müddet temkinli davranmasının ardından tamamen Türkiye’nin yanında yer almasına dikkat çekti. Doç. Dr. Han, “Aslında NATO’nun bundan başka yapacak bir şeyi yok. Zira Soğuk Savaş’tan bu yana ilk defa bir NATO ülkesi bir Rus uçağını düşürmüş durumda. Bundan başka, NATO’nun Rusya’yla uçak olayından başka yaşadığı birçok sorun var. Dolaylı olarak Suriyeli göçmenler sorunu, Ukrayna krizinden doğan Kırım’ın ilhakı sorunu gibi… Dolayısıyla bu krizin de Türkiye-Rusya krizinden NATO-Rusya krizine evrilmesinden çekiniyorlar. Bundan dolayı Türkiye’yi biraz Rusya tehlikesini göğüsleyecek bir pozisyonda görüyorlar. Sadece, NATO’nun ikinci büyük nükleer gücü olan Fransa biraz geri planda kaldı. Netice itibarıyla NATO tuzağa düşmedi ve durumdan dolaylı olarak memnun gözüküyor. Ancak direkt olarak memnun olduğunu söylemek mümkün değil. Zira kriz yarın direkt olarak kendilerini de etkileyebilir” şeklinde konuştu.

RUSYA DOĞALGAZI KESECEK Mİ?

Kriz başından beri konuşulan “Rusya doğalgazı keser mi” tartışmalarına da değinen Doç. Dr. Han, “Ben Rusya’nın doğalgazı tamamen keseceğini sanmıyorum. Çünkü bu durumda batı üstündeki güvenilir doğalgaz satıcısı imajını yitirir. Ben şu sıralarda rafa kalkan TANAP projesinin bir süre daha askıda kalacağını sanıyorum. Bir de kışın en soğuk günlerinde boru hattında bir ‘arıza’ çıkacağını ve giderilmesinin 8-10 gün kadar süreceğini tahmin ediyorum. Onun dışında Rusya’nın doğalgazı tamamen kapatması gibi bir durum söz konusu olmaz. Ancak ticaret ve turizm gibi sektörler ciddi zararlar görecektir. Putin’in atacak fazla adımı kalmadı. Çünkü bundan bir adım sonrası ‘uçak krizini sömürme’ gibi algılanacaktır” ifadelerini kullandı.

“BİLDİĞİMİZ ORTADOĞU’NUN SONU GELİYOR!”

Rusya’yla yaşanan krizin yakın gelecekteki durumunu da değerlendiren Doç. Dr. Ahmet Kasım Han, “berbat” ve “çok berbat” olarak konumlandırdığı iki ayrı senaryoyu dile getirdi. Doç. Dr. Han, “Şu an Suriye’de herkesin üstünde anlaştığı tek silahlı güç var, o da PYD. Bu noktadan hareketle Kürtler eğer oyunun galibi oldukları algısını abartılı bir biçimde kullanmazlarsa oyunu galip tamamlayabilir. Bu da bizi Kuzey Suriye’deki Kürt kantonlarının birleşmesine götürebilir. Bu şekilde de Türkiye, Arap Ortadoğusu’ndan koparılmış olur. Bu süreçte yükselen bir başka oyuncunun da İran olacağı kanaatindeyim. Güney Irak’taki aktivitesini artıracağını düşünüyorum. Yaşananlar neticesinde Suriye ve Irak’ta ‘herhangi bir ülkenin egemenliği altında olmayan bölgeler’ oluşabilir. Bu süreçte ABD istese de istemese de Ortadoğu’dan çıkarılacaktır. Netice itibarıyla 10 yıl içinde bildiğimiz Ortadoğu’nun sonunun geleceğini düşünüyorum. Bütün bu yaşananların arasında Kıbrıs’ta nihai çözüme de ulaşılması muhtemel. Bundan başka adına ‘Arap Baharı’ denen sürecin Suudi Arabistan’a da sıçrayabileceğini tahmin ediyorum” dedi.

SOLİ ÖZEL: “TÜRKİYE DENKLEMİN DIŞINA İTİLDİ”

Türkiye ile Rusya arasında yaşanan krizin yeni olmadığını, iki ülke arasında aslında 2008 yılından beri bir “itiş-kakış”ın yaşandığını söyleyen Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Habertürk Gazetesi yazarı Soli Özel, bu yaşananları 2004’te Kıbrıs’ta yapılan Annan Planı Referandumu’na kadar götürmenin de mümkün olduğunu ifade etti. O dönem Rusya’nın referandumda “Hayır” çıkması için çok çaba harcadığını hatırlatan Özel, “Rusya hiçbir konuda Türkiye’nin çıkarına davranmadığı gibi, kendi tutumunu da asla yumuşatmadı. Tam tersine Türkiye, Gürcistan krizinde ABD savaş gemilerine Montreux Antlaşması gereği geçiş izni vermeyerek bir nevi Rusya’ya destek çıktı, ancak Rusya her fırsatta Karadeniz’de Türkiye’yi sıkıştırdı. Ve artık Karadeniz’den bir ‘Rus gölü’ diye bahsetmek mümkün. Aslına bakarsanız Türk-Rus ilişkileri çok yönlü ve çok derindir. Putin şimdi uçak olayı uğruna bu ilişkileri de baltalıyor. Nedenini anlamak mümkün değil. Rus savaş uçağının neden düşürüldüğünü de anlayabilmiş değilim. ‘Caydırıcılığımızı göstermek için’ deniyor. Sebep buysa, o uçağın düşürülmesinden sonra Rus uçaklarının o bölgede veya başka bölgede ihlal yapıp yapmadığına ve buna karşı bizim ne yaptığımıza da bakmak lazım” diye konuştu.

CENK BAŞLAMIŞ: “ÇAVUŞOĞLU-LAVROV GÖRÜŞMESİ ÖNEMLİ”

Gazeteci Cenk Başlamış ise Rusya’nın Suriye’deki olaylara 30 Eylül itibarıyla müdahil olduğuna dikkat çekerek, “Rusya aslında 30 Eylül’deki bu müdahalesiyle kendisinin Ortadoğu denkleminde kenara atılamayacak bir ülke olduğunu gösterdi. Tüm dünyaya ‘Bakın biz çok güçlüyüz’ mesajı verdi. Hazar Denizi’nden füzelerle vurmalarla adeta şov yapmaya çalışmıştı. Ancak uçağının düşürülmesi şovu durdurdu ve Rusya ile Putin’in karizmasını bir parça çizdi. Bundan sonra Rusya’nın takındığı tavırda bir parça iç politikaya yönelik tutumlar da var. Putin de bizim siyasetçilerimize oldukça benzediği için bu olayı bir iç politika malzemesi olarak kullanmaya çalışıyor. Ben krizin daha fazla derinleşeceğini ise zannetmiyorum. Çünkü özellikle Putin, uçak olayına son derece yüksek perdeden girdi. Bundan bir adım ilerisine gidecek yolu kalmadı. Bir de Rusya, Türkiye’yi kendi dengi olarak görmüyor. Biraz tepeden bakıyor. Ancak hızlı bir şekilde bir sakinleşme de öngörmüyorum. Zira Putin de Rusya da bu yaşananları tamamen unutmaz. Bu noktada Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov arasındaki görüşmeyi de son derece önemsiyorum. Bir sonuç çıkmasa da bu görüşme en azından diplomasi kapısının açılmasını sağladı” ifadelerini kullandı.

CEYDA KARAN: “DURUM ÇOK RİSKLİ”

Yaşanan sürecin biraz abartılı bir şekilde devam ettiğini düşündüğünü söyleyen Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ceyda Karan ise, Rus uçağının düşürülmesi ile bir şeylerin başlatılmaya çalışılmış olabileceğini söyledi. Karan, “Uçağın düşürülmesinden sonra yaşanan gelişmelere ve gerek Karadeniz’deki, gerekse de Doğu Akdeniz’deki pozisyon almalara bakacak olursak sanki başka kıvılcımların çıkması bekleniyor gibi bir hava var. Yaşanan krizin planlı ve bilerek çıkarılmış bir kriz olduğu, özellikle ABD’nin Suriye olayında çaptan düştüğü için, yeniden devreye girmek amacıyla böyle bir krizi tetiklemiş olabileceğine yönelik iddialar var. Önce şunu bilmek gerek: 1989 sonrası Soğuk Savaş sona ererken Rusya’ya verilen hiçbir söz tutulmadı. Örneğin Doğu Bloku’nun Batı’ya katılmayacağı söylendi ancak Batı bu ülkeler parça parça içine aldı. Rusya, son 10 yıldır Afganistan ve Irak gibi bölgelerde siyasi ve askeri gücü için yatırım yapıyor. Özellikle 11 Eylül’den sonra otorite sorununun yaşandığı ülkeler buralar. 11 Eylül’den sonra Rusya, Ortadoğu’ya da el attı. Dikkat ederseniz Suriye’de Beşşar Esad ve devlet kuvvetleri, yenilmeye yüz tutmuşken 30 Eylül’de devreye girdi. Bu da Esad’ın kendini toplamasına sebep oldu. Birkaç gün önce de hatırlarsanız bir bölük Türk askeri Musul’a gitti. Acaba Türkiye, kendi sınırı üzerinden giremediği Suriye’ye Musul üstünden mi girmeye çalışacak? Ben şu anki durumu son derece riskli görüyorum” dedi.