Lojistik sektörünün gelişmesiyle birlikte sektördeki kadın yönetici sayısı da artıyor. Kimi babasından aldığı, kimisi sıfırdan kurduğu, kimisi profesyonel yönetici olarak atandığı bu sektörde önemli işlere imza atıyor. Transmedya Dergisi olarak bu olguyu değerlendirmek için Mahiye Kilercik Şamdancı (Adria), Berna Akyıldız (Transtaş), Ayşe Durmaz (Transsan), Hacer Uyarlar (Maxx Intermodal), Damla Alışan (Alışan), Evrim Aras (Aras Cargo), Nilgün Keleş (Sertrans) Nisa Karaca (Depaş), Ayşem Ulusoy (ATC Group), Gülseren Yurtseven (Simon Hegele) Nurten Öztürk (Zoom Lojistik) ve Nil Tunaşar (Transorient) ile görüştük. Onlarla lojistik sektörüne nasıl adım atıklarını, sektörü neden seçtiklerini, başarılarının sırlarını konuştuk...

Kadınların yönetimde erkeklere oranla bir takım avantajları söz konusu. Özellikle empati ve iletişim yetenekleri kadınları özel kılıyor. Kadın yöneticiler çalışanların sorunlarına daha çok ilgi gösterebiliyorlar.  Öyle ki kadın yöneticisi sayesinde eşine çiçek alan veya özel günleri değerlendiren çalışan örneklerine rastlamak mümkün. Tabi bunun yanında kadınların da erkek jargonuna uyum gösterdiği “erkekleştiği” durumlar da var. Bu yönde görüşler ikiye ayrılıyor. Birincisi kadınların feminen yanlarını gösteremediklerini söyleyen olduğu gibi hiç değişmediğini iddia edenler de var.

Burada ilginç bir noktanın altını çizmek gerekiyor. Kadınların büyük çoğunluğu işe alımlarda pozitifi ayrımcılık yapmıyor. Hatta erkeklerle daha rahat çalıştıklarını ifade ediyorlar. Özellikle kadınların baskın olduğu ortamları da yaratmamaya dikkat ediyorlar. Çünkü kadınların çok olduğu yerde dedikodunun da olacağının altını çiziyorlar.
Hem evin hem de işin anahtarını elinde bulunduran kadın lojistikçiler, iki ayrı rolü nasıl yönettiklerini de bizlerle paylaştılar.  Özellikle planlama ve organizasyon yetenekleri kadınların ellerini bu noktada güçlendiriyor.  Yeri geldiğinde sınav annesi olan, yeri geldiğinde personelini işten çıkaran lojistikçiler, zor da olsa bunun üstesinden geliyor.  Ayrıca eşiyle birlikte aynı ortamı paylaşan lojistikçiler de ise tahmin edilenin aksine iş ve evi uyumlu bir şekilde yürüttüklerini belirtiyorlar.

Görüştüğümüz kişilerin istisnasız tek ortak noktası bu sektörün geleceğine olan inançları. Kimisi 5 yıl sonra kimisi çok daha sonra Türkiye’nin dünya lojistik piyasasında çok önemli yere geleceğine inanıyor. Onlara göre STK’lar ve kamu otoritesi Türkiye’nin lojistik geleceğinde daha verimli işler yapabilir. 

Kadın lojistikçiler gelecek nesile daha kurumsal bir yapı ve uluslararası ölçekte bir şirket bırakmak istiyorlar. Ayrıca, bu sektörü seçecek olan kişilere ‘bu sektörün göründüğü kadar zor olmadığını, başarının her şeyde olduğu gibi azim istediğini’ söylüyorlar. Onlar, kendilerinden sonraki nesli de daha şanslı görüyorlar. Bugünün ‘başarılı kadın lojistikçileri’ sayesinde gelecek nesil sıfırdan başlamak veya birşeyleri kanıtlamak zorunda değil. Onlar, ‘ablalarının’ yaptıklarını bir üst basamağa çıkarak, elde edilen kazanımları daha değerli hale getirmek için uğraşmaları gerekiyor.
 
O, nakliyenin ‘Hanımağa’sı 

Saffet Ulusoy’un ‘onlarla harbe girerim” dediği Mahiye Kilercik Şamdancı, sektörde iz bırakmış birisi. 6 dil bilen, 7’si için çaba gösteren Kilercik, şimdilerde Heraklitos’un ilk yıllarına merak sarmış durumda. Ona göre bilginin sonu yok. Bu yüzden Kilercik, “Herşeyi biliyorum diyen yanlış yapar. Her şeyi bilmek mümkün değil. Kimse bilemez” diyor.
 
Türkiye’nin uluslararası nakliye serüvenin başlangıcından bugüne kadar aktif rol alan Adria Ulusl. Nak. Yönetim Kurulu Başkanı Mahiye Kilercik Şamdancı, yarattığı değerlerle çok önemli bir isim. Transmedya Dergisi olarak Mahiye Hanım ile yaptığımız 2 saatlik görüşmede bu sayfalara sığmayacak kadar çok şey öğrendik. O, her yönüyle farklı birisi. Görüşmemiz esnasında kapımız açıktı ve o kapıdan şoför de personel de içeri girip meramını anlattı. Nakliye, Mahiye Kilercik için hayatın ta kendisi. Bu yüzden hiç bırakmak istemiyor. “Sağlığım el verdikçe bu işin başındayım.” diyor. 

Sektörün ilk kadın nakliyecisi unvanına sahip Kilercik, iş hayatına Türkiye’nin ilk Tır Tezkiyesi’ne sahip yine bir aile şirketi olan Natrans’da çalışarak başlıyor.  O dönem Kilercik, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisi öğrencisi ve sık sık ağabeylerine yardımcı olmak için şirketin yolunu tutuyor. Abisi Habib’in trafik kazası geçirmesi sebebiyle aile büyükleri 3 aylığına şirkete katılmasını istiyorlar. Giriş o giriş...
UND’nin kuruluşunda yer almasına rağmen ismi kurucular listesinde yer almayan Kilercik,
 
“Bu yüzden ağabeylerime gönül koymuyorum.” diyor. UND’nin kayıtlarında 1975 yılında yönetim kurulu üyesi olarak yer alan Kilercik, bugün de sektör için çalışmalarını sürdürüyor. DEİK’in Bosna-Hersek, Sırbistan, Hırvatistan İş Konseyi Başkan Yardımcılığı’nı yürüten Kilercik, için boşa geçirilecek vakit yok.

Pek çoğunun büyümek istediği ticaret hayatında butik olmaya karar veren ve ‘en başında yine başlasam yine butik kalırdım” diyen Kilercik, bu kararın arkasında yatan nedenleri şöyle örneklendiriyor. “Şimdi siz bir restauranta yemek yemeyi planlıyorsunuz? 1000 kişiye bakan bir yerde mi, size özel hazırlanmış bir yerde mi rahat ve lezzetli bir yemek yersiniz? Butik nakliyecilik budur. 1000 kişilik restaurant herkes aynı anda hepsi sıcak yemeği yiyemez. Kalite düşer.”
 
51 aracım olmaz

Adria’da 50 araçla müşterilerine hizmet verdiklerini söyleyen Kilercik, bunu hiçbir zaman 51’e çıkarmayacaklarını vurguluyor. “50 sinin nerede olduğunu bilirim. 51 aracım olmadı, olmaz. Hiçbir zaman da müşterime aracım yok demem. Zaten benim lügatimde “yok” yok.  50 araçla aylık 150-160 sefer yapıyoruz.” diyen Kilercik’in çalışma tarzı, müşteriye yaklaşımı bilinenlerden çok farklı. “Sadece müşteri beni seçmez ben de müşteri seçerim. Her firma benim müşterim olacak diye bir kaide yok.” diyen Kilercik, 35 yıldır Türkiye’nin en büyük holdinglerinden birinin taşımasını aralıksız olarak sürdürüyor. Bir başka örneği var mıdır bilmiyoruz ama Mahiye Kilercik, bu işbirliğinin kazandırdığı teşekkür belgelerini odasının en güzide yerlerinde bizlere gururla gösteriyor.
 
Telefonum hep açık

Kilercik, 39 yıllık bir iş yaşamının ardından kendine özel bir takım kurallar oluşturmuş. Kilercik, “Yeni gelen birisi varsa 20 kişiden oluşan bir listemi veririm. Bunlar aradığında mutlaka bana ulaşılmalı derim. Bunlara yok yok. Benim telefonum 24 saat açık. Herkes ulaşabilir. Kimsenin telefonunun çıkmamazlık etmem.” diyor.

Bugüne kadar en zorlu şartlarda dahi müşterilerini zor durumda bırakmadığını söyleyen Kilercik unutamadığı bir işi şöyle anlatıyor:

“1970’lerin sonunda İran şahın kızı Şahnaz için, Amerikan Winston sigaralarını İran’a taşıyorduk. Mallar Amerika’dan Belçika’nın Antwerp limanı geliyordu, oradan da bizim araçlarla İran’a malları taşıyorduk. İran Devrimi’nin arefesinde yapılan bu taşımalarda ülke karışıktı ama biz bir tek malı bile teslim etmeden geri dönmedik.” 
 
Tırları hep sevdim

“Tırları hep sevdim” diyen Kilercik, başarılı olmasında işini çok sevmesinin önemli bir rolü var.  Ona göre nakliye basite alınacak bir iş değil ama kendisi için de zor bir iş değil. Hatta eğlenceli. Kilercik, konuşmasına şöyle devam ediyor: “İnsanlarla iç içe olmayı seviyorum. İstemeseydim evlendikten sonra yapmazdım. Karı koca aynı iş yerinde aynı odada çalışıyoruz. Kolay değil diyorlar demek ki hep doğru olanı yapmışız, başarılı olmuşuz.”
“Evde oturacak biri değilim” diyen Kilercik, “Bir kadının evde yaptığı tüm işleri yaparım. Haftada bir kez evime kadın gelir, genel temizlik yapar. Evde çok kadın olmasını istemem. Ütümü hep kendim yaparım. Yemek yapmayı da çok severim. Evde bir hanımın yapacağı her şeyi yaparım, oturmak dışında.” diyor.
 
Ne aradığını bilmeyen sektör

Kilercik’in iş yaşamında babasından aldığı öğütler çok değerli ve bunları uygulamaya çalışıyor.  Nakliye sektörünün özellikle son zamanlarda RO-RO girişimlerini yine babasının verdiği öğütlerle açıklık getiriyor. “Babam, ‘Kızım! Ne aradığını bilmezsen, ne bulduğunu anlayamazsın” derdi. Şimdi sektör UN RO-RO ile ne kazandığını anlamadı. Bundan sonraki girişimlerde de niye yaptığını bilmedi. Nakliye bir denize benzer, dalga gelirse hepimizi vurur, güneş açarsa herkes güneş görür, yağmur yağarsa herkes ıslanır. Olayları bu açıdan değerlendiriyorum.  RO-RO girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasının arkasında ne aradığını bilmeyen bir sektör var.”
 
Bilginin sonu yok

Kilercik, kendisini sürekli yenileyen, öğrenmeye çalışan birisi. 6 dil bilen Kilercik, bugün 7’sini öğrenmek için çaba gösteriyor. Ona göre bilginin sonu yok. “Her şeyi biliyorum diyen insan yanlış yapar. Her şeyi bilmek mümkün değil. Kimse bilemez” diyen Kilercik, ‘abisi’ dediği insanlardan çok şey öğrendiğini dile getiriyor. Bunların arasında Saffet Ulusoy’un da ayrı bir yeri var. Kilercik, şunları söylüyor. “Saffet Ulusoy, babacan bir insan. En iyi eseri UN RO-RO oldu. Eğer hastalıklar olmasaydı, eminim yeni projeler de devam ederdi. Geçenlerde gördüm. Halen fikirleri var. Yaşamayı çok seviyor. İşadamı kimliğinin yanı sıra iyi bir de aile babası. Bizim için onlarla harbe de girerim sözü, aramızdaki bağı çok iyi anlatıyor.”
23 yıllık evlik hayatında çocuk sahibi olmayan Kilercik, şoförlerine  ‘onlar benim çocuklarım’ diyor. İş yaşamından önce aile değerlerinin önemine değinen Kilercik, “Ailenin olmadığı yerde hiçbir şey olmaz. Paylaşamayan insan hiçbir şey olamaz. 10 evin olsa 1 evde kalırsın. 10 yatağın olsa bir yatakta yatarsın. Aile bağları güçlü olan bireyler birbirine yanlış yapmaz. Hakkaniyet olduğu yerde de yanlış olmaz.” diyor.
 
Baba toprağına kavuşuyor

İkinci dünya savaşının ardından baba topraklarını terk etmek zorunda kalan Kilercik, uzun hukuk mücadelelerinin ardından -görüşmeyi gerçekleştirdiğimiz gün- mahkemeden olumlu kararı alıyor. Kilercik, konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Dedem Ali Ağa Rumeli’de Yeni Pazar’ın eskilerin deyimiyle sancakbeyiydi. Rumeli’yi terk etmek zorunda kalınca oradaki arazilerimiz ortada kaldı. Babam arazilenin üstüne düşmedi ama aile yadigârı olduğu için üzülüyordu. Osmanlı arşivinden toprakların tapusunu çıkardım. Sırbistan’da mahkemeye başvurdum.  Mahkeme bugün malların iadesine karar verdi. O toprakların bizde anlamı çok fazla. Dedem ikinci dünya savaşında şehit düştü. Nereden geldiğini bilmezseniz, nereye gideceğinizi de bilemezsiniz”

Kilercik, son yıllarda önemli bir zamanını da Emirganlılar Derneği için harcıyor. Derneğin başkanı olan Kilercik, burada semtin hak ettiği değeri alması için çaba gösteriyor. 
Kilercik son olarak yeni nesil için şu mesajları veriyor:
“Dürüst olacaksınız. Yarın yaparım yok. Yapmak isteyen o gün yapacak ya da yapamam diyecek. Her zaman ben biliyorum yok. Bilginin sonu yok. Mutlaka iyisin de iyisi var. 
Babam unutamadığım bir sözü de aktarayım. “Kızım! Kimseye anladın mı deme anlatabildim mi der. Anlatırsanız insanlar anlar. Burada gelen birisine işi öğretemezsem utanırım. Buradan giden herkes işi bilmeli ”  

Portre: Mahiye Kilercik Şamdancı, İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü mezunu. Evli olan Kilercik, Fransızca, İtalyanca, Sırpça, Boşnakça, Hırvatça, İngilizce, biliyor.
Resimaltı: Kilercik Ailesi’nin nakliye serüveni 1900’lü yıllarına dayanıyor. O dönem Yeni Pazar’ın (Yugoslavya) belediye başkanı olan Mahiye Kilercik’in dedesi Ali Ağa, İtalya-Arnavutluk arasında nakliye işi de yapıyor. 
 
  
Transtaş İcra Direktörü Berna Akyıldız:

Sıradan insan lojistikçi olamaz

İyi bir lojistikçinin dünyayı takip etmesi gerektiğine inanan Akyıldız, “Bir tarafta Alexandria limanındaki ayaklanma diğer tarafta Dubai’deki liman sıkıntısı, beri yandan Dolar-Euro paritesinin fiyatlara yansıması, Rusya’nın buğday satmıyorum deyip bütün gemilerin açıkta kalması… bütün bunları anında ve doğru şekilde yönetmeniz gerekiyor.” diyor.  
 
Birinci kuşak girişimci, ikinci kuşak koruyucu, üçüncü kuşak ise işi ya geliştiriyor ya batırıyor. Berna Akyıldız, İsmail Topaloğlu, Ersel Topaloğlu şirketi geliştirmeyi başarmış bir üçüncü kuşak. Dedenin kamyon, babanın Tırla yaptığı bu işin çıtasını birlikte çok yukarılara çıkarmışlar. Deniz,hava,karayolu taşımacılığı ile birlikte Proje lojistiği konusunda da hem yurt içinde hem de yurt dışında bir çok projeyi başarı ile sürdürüyorlar.
Berna Akyıldız, üniversiteden mezun olduğu günün ertesinde başladığı lojistik sektöründe “hem kariyer yaparım, hem çocuk yaparım” diyenlerden. 

“Lojistik hiç kadına göre değil derler.Ben başladığımda sektörde iki kadın vardı. Dışarıdan bakıldığında bir kadının yapamayacağı işler olarak görülüyordu. İyi bir eğitimim vardı ve bu işlerin içinde büyümüştüm. Hep vizyonu geliştirmek gerektiğini düşündüm.” diyen Akyıldız, işe ilk başladığında kendisine sunulan makam koltuğunu redd ediyor. Akyıldız, bunun sebebini şöyle açıklıyor: “Hemen yönetici koltuğuna talip olmadım. Bana iyi bir koltuk gösterildi. Orayı doldurduğuma kendim inandığım zaman o koltuğa oturacaktım. Bir yılım dolmadan o koltuğa geçtim ama günde 15-16 saat çalışarak.” 
 
Lojistikçide olması gerekenler

Dünyada lojistikçi kavramının da geliştiğine dikkat çeken Akyıldız, bir lojistikçide olması gerekenleri şöyle anlatıyor: “Hızlı karar vermesi, zeki olması, insiyatif alması, aynı anda birkaç işi doğru yapabilmesi, zamanını iyi kullanması, esnek çalışma saatlerine uyum göstermesi, bütün bunları süzgecinden geçirerek raporlama yapabilmesi gibi birçok kişilik özelliklerine sahip insanlar lojistikçi olabilirler. Sıradan insanlar lojistikçi olamaz” Bu işin insana birçok şey kattığına inanan Akyıldız, “Çalışma arkadaşlarıma şunu söylüyorum. Mevcut olan yapınıza bu işte kattıklarınızla, daha iyi eş, arkadaş, evlat olacaksınız. Çok daha pratik olacaksınız. Yaratıcı olacaksınız.” diyor. Kadınlarla erkeklerin arasında belirgin farklar olduğuna işaret eden Akyıldız, kadınların daha organize, ekip çalışmasına uygun, istikrarlı, duyarlı ve empati gibi performans arttırıcı özelliklere sahip olduğunu vurguluyor. Lojistik sektörünün risk almayı gerektiren bir iş olduğunu da kaydeden Akyıldız, bu konuda erkeklerin başarısının tartışılmaz olduğunu söylüyor. Akyıldız, en iyi yönetim şeklini ise erkek ve kadınların bir arada çalıştığı ortamlar olarak gösteriyor.
 
Kadınların dezavantajları

Kadın yöneticilerin yaptığı çalışmaların sektör paydaşları tarafından takdir ile karşılandığını anlatan Akyıldız, buna karşın kadın olmanın da dezavantaj olduğu durumların bulunduğunu kaydediyor. “Kadının ailesi, çocukları, evi gibi farklı sorumlulukları var. Kadının erkek gibi tek ilgisi iş değil. Bunun dışında bu işte çok fazla seyahat etmeniz gerekiyor. İş yemekleri oluyor. Diyaloglarda belirli bir çerçevenin dışına çıkamıyorsunuz. Erkek olursanız, daha rahat davranabilirsiniz. Bunlar birer dezavantaj olarak karışımıza çıkıyor.” Güne uzun kahvaltı saatleri ile başlayan Akyıldız, bunu iyi bir gün geçirmenin ilk adımı olarak görüyor. “Dünyanın dört bir yanında ofislerle iletişim kurmak kolay değil. Türkiye’de bilgisayarınızı kapattığınızda Amerika’da gün yeni başlıyor. Çin var, Mısır var. Cumartesi ve Pazar da mesai devam ediyor. Haftayı 7 gün günü de 24 saat yaşadığınız zamanlar oluyor.” diyen Akyıldız, zamanı iye yönetmenin gerekliliğine işaret ediyor ve üretimsiz geçen zamanı kayıp olarak görüyor. 
 
Lojistik dersleri

İş hayatının yanında bir dönem lojistik dersleri veren Akyıldız, bu konuda şunları söylüyor: “Alev Alatlı’nın kurduğu Kapadokya Meslek Yüksek Okulu’ndan konferans vermem için davet geldi. Burada lojistiği anlattım. Daha sonra ‘sektörün içinden biri olarak bizlere ders verir misiniz?’ dediler. Akademisyenlik, arkadaşlarımdan ötürü çok ilgi duyduğum bir konu. 15 günde bir herşeyi bana ait olmak üzere Nevşehir’e gidip ders verdim. Bir yıl kadar süreyle öğrencilere gerçek dosyaları götürerek bir taşımanın nasıl olduğunu anlattım. Okudukları, öğrendikleri şeyleri hayata nasıl uyarlayacaklarını bilmiyorlardı. Hayali taşımalar yaptık, hayali konşimentolar kestik. Çok şaşırdılar. Ordino, dozvola, Ubak, demoraj kelimelerini ilk benden duydular.”

Akyıldız’ın sosyal sorumluluk alanında diğer bir önemli çalışması da halen yönetiminde yer aldığı KAGİDER. Burada kadın girişimin artması yönünde önemli çalışmalar yapıldığına değinen Akyıldız, her geçen sene üstüne koyarak derneğin yürüdüğünü belirtiyor. 
 
Sektör dernekleri gerçek sorunlara eğilmiyor

Akyıldız’ın sektör derneklerine ise ciddi eleştirisi var. Derneklerin sektörün gerçek sorunlarına eğilmediğini kaydeden Akyıldız, üç önemli soruna işaret ediyor.  “Örneğin Transtaş yurtdışına açılan bir firma. Büyümek istiyor. Bunu öz sermayesiyle yapıyor. İhracatçı iseniz yurtdışı ofis maliyetlerinin bir kısmı, katıldığınız fuarların önemli bir bölümü ve reklam giderlerini devlet destekliyor. Lojistik firması olarak başvurduğunuzda bu desteği alamıyorsunuz. Türkiye, marka yaratma çabası içerisinde. Ama ihracat başında ve sorunda lojistiğe ihtiyaç duyuyor. İhracat malı lojistik olmazsa rafa konulamaz. İhracatın tamamlayıcı öğesiyiz. Bu konuyu katıldığımız bir toplantıda Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün’e aktardım. Bakanımız ilgi gösterdi, yazışmalarımız devam ediyor. Ama bu sektör derneklerinin yapması gereken bir konu. 
 
KDV alacakları

İkinci konu forwarderler olarak KDV iadelerini alamıyoruz. Alınması için yasal bir engel görünmüyor. Vergi dairesine gidiyoruz. Yükünüz gemi ile taşınmışsa o geminin manifestosu isteniyor. Bu manifesto ticari sırra giriyor. Kimse bunu vermek istemez. Sizin 1500 konteynerlik bir gemide sadece 5 konteyneriniz var. Geri kalanını size ait değil ve firma bu bilgileri paylaşmaz. Bu bilgiyi almamız fiziken imkansız. Bu nedenle dosyalarımızı tamamlayamıyoruz. Sektörün biriken KDV alacaklarını tahmin etmek çok güç ama ciddi meblağlardan bahsediyoruz. 
 
R2 belgelerinde denetim yok

Üçüncü konu da R2 belgeleri. 5 yıl önce R2 belgesi almamız için uyarıldık. 152 firma 200 milyar ödeyerek bu belgelere sahip olduk. Oysa sektörde 3 binden fazla firma var. 5 yıldır hiçbir denetim yapılmadı. Türkiye’nin markalarını yaratması lazım. Ancak bizler küçük olsun benim olsun mantığından hareket ediyoruz. O yüzden KOBİ’ler cennetiyiz. Şimdi ikinci 5 yıl yapılıyor. Belge fiyatları 280 bin civarına çıkmış. Prensip olarak fiyatların yüksekliğine muhalif değilim. Fiyatlar daha makul olabilir. Ama burada temel sorun bu işi yapanların denetime tabi olmaması.” 

Portre: 14 Ocak 1963 tarihinde Samsun’da doğan Berna Akyıldız, Gazi Üniversitesi İşletme mezunu. Evli ve iki çocuk sahibi olan Akyıldız, Türk-Katar İşadamları Derneği ve KAGİDER Yönetim Kurulu üyesi.
 
Nato Müteahhidinin sekreterliğinden Lojistik şirket patronluğuna

Kendisini gözü kara birisi olarak ifade eden Maxx Intermodal Systems Genel Müdürü Hacer Uyarlar, radikal kararlar almaktan çekinmediğini bu sayede şirket patronluğuna kadar yükselebildiğini vurguluyor. Sektörün gelecek 10 yıl içerisinde büyük bir ivme kazanacağını savunan Uyarlar, Rhenus Logistics firmasıyla Joint Venture (ortaklık) yaparak, bu ivmeyi en iyi şekilde değerlendirmek istediğini belirtiyor.
 
Lojistik sektöründe 26 yılını dolduran Hacer Uyarlar, sektöre girişi, tercihleri ve katettiği yolla yeni nesillere örnek olacak nitelikte. Gerek ilkleri başarması gerekse de STK’larda yaptığı çalışmalarla öne çıkan Uyarlar, işiyle evlenmiş birisi. Uyarlar, sektöre girişini bizlere şöyle anlatıyor: “Nato Müteahhidi olan patronum Şener Arda’nın sekreterliğini yapıyordum. Şener Bey bir nakliye firması açtı ve bana tercihimi sordu. İnşaat sektöründe mi nakliyede mi devam edeceksin? Bana nakliye ilginç, değişik, cazip geldi. Nakliyeyi istediğimi söyledim. Öylelikle başladım. Önümü açan kesinlikle o’dur.” Uyarlar’ın işe ilk başladığı Transtren firması ilk soğuk gıda taşıması yapan demiryolu nakliyesi olarak biliniyor. Burada 4 yıl kadar çalışan Uyarlar, dil eğitimi için İngiltere’ye gidiyor. Yurda döndüğünde  Konsped’te operasyon müdürü olarak görev alıyor. 14 yıl kadar bu firmada çalışan Uyarlar, 2004 yılında Railco adında kendi şirketini kuruyor. “İşler beklemediğim şekilde başarı ile devam etti” şeklinde süreci özetleyen Uyarlar, Mart 2010’da radikal bir karar alıyor ve Reinus firmasıyla Joint Venture yaparak Maxx Intermodal Systems’i kuruyor. 
 
Hedefime ulaştım

“Adım adım sektörde belirli bir yere gelip daha sonra büyük bir firmanın bana sağlayacağı network ile finansal güçle işi daha da büyütmekti hedefim. Ben o hedefe ulaştım zaten. Şimdi belli bir güce eriştikten sonra hayalim kamu nezdinde veya özel şirketler nezdinde intermodal projeleri sunmaya çalışacağım. Kaldı ki Rhenus bu projelerime çok sıcak bakıyor.” diyen Uyarlar, yeni projelerin çalınacağı korkusuyla bizimle paylaşmayı istemiyor.  Kendini yenileyebilen, global dünyaya yaklaşım sağlayabilen insanların belli yerlere gelebildiğinin altını çizen Uyarlar, kimsenin ayağına basmadan sürekli olarak kendisini geliştirdiğini bunun sonucunda da başarıyı yakaladığını ifade ediyor. “Bayan haliyle bunu nasıl yapıyor? gibi tepkiler gelince bunun da kıskançlık olduğunu görüyorum. Başka bir şey olması mümkün değil. Yaklaşımlardan bunu anlarsınız, hissederseniz. Ortak nasıl bir şey nasıl yaparız, nasıl ortaya çıkarırız? Bu başka bir şeydir. Ya da sadece konuşurlar. Bu kıskançlıktır.” diyen Uyarlar, kadın olmanın bir takım zorlukları da beraberinde getirdiğini kaydediyor. Uyarlar, bunu şöyle ifade ediyor: “Girdiğiniz ortamlarda duruşunuza daha bir dikkat ediyorsunuz. O duruşu korumak zorundasınız. Sektörde 26 sene çalışmak kolay değil. O duruşla buraya gelebiliyorsunuz. Dünya çok ufak hele bizim sektör çok çok ufak.”
 
Erkek olsaydım daha hızlı büyürdüm

Erkek olsaydınız… sorusuna Uyarlar, bakın nasıl cevap veriyor:
“Eğer erkek olsaydım daha hızlı büyürdüm. Bu kafayla erkek olsaydım neler yapardım Allah bilir. Ortamlara daha rahat girer çıkardım. Ya da İngiltere‘de kalsaydım ki kalma şansım vardı. Bu yaptığımı iki üç mislini yapardım. Medeniyet kültür farkı var. Bazı şeyleri burada partnerlere veya müşterilerinize anlatırken yumuşak giriş yapıyorsunuz. Avrupa’da böyle değil. Sorunu söylersiniz ve çözümü üzerinde konuşulur. Detaylarda takılmazsınız. Detaylar sonuç kısmında biter. Bizim kültürümüz biraz daha altan almayı gerektiriyor. Bunun sıkıntısını yaşadım.” Çalışma arkadaşlarında benzer bir sorun yaşamadığını hatta erkeklerle çalışmanın daha kolay olduğunu ifade eden Uyarlar, ilginç bir tespitte bulunuyor. “Orta seviye bayanın çok olduğu yerde sorun daha fazla. Kadınların çok olduğu yerde dedikodu çok oluyor. Erkeklerde böyle bir sorun yok. Benim için denge önemli. Her zaman dengeyi korumaya çalışırım. Her şekilde de her konuyu kontrol etmeye çalışırım. Amacımız burada iş yapmak. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Burada profesyonel düşünüyorum. İş arkadaşımla ben yemeğe gitmek zorunda da değilim. Böyle bir mecburiyet de hissetmem, ama saygı benim için her şeyden önce gelir. Saygı biraz da seviyorsan iş bitmiştir.” UTİKAD olarak UND ve RODER gibi derneklere göre biraz daha farklı olduklarının altını çizen Uyarlar, daha radikal düşünüp, daha objektif değerlendirip, kendi firmalarının zararına dahi olsa olması gereken nedir diye düşündüklerini ve bunu dile getirdiklerini vurguluyor. Bu yüzden UTİKAD yönetiminde çalıştığını belirten Uyarlar, şu anda yönetimde iki kadının yer aldığını kaydediyor.  Dış ticaret Müsteşarlığının Güney Rusya ve Suriye Lojistik Çalışma Grubu’nda yer alan Uyarlar, kamunun lojistik sektörüyle artık daha çok ilgilendiğini belirterek gözlemlerini şöyle aktarıyor: “Gözlemlediğim şey şu; devlet artık Ulaştırma Bakanlığı’nın da tepesinde ve bir şeyleri büyütmeye kararlı. Dış ticareti geliştirirken lojistiği de geliştirmesi gerektiğini anladı. 2023 yılına dair bir vizyon var. Doğru projelerle neden olmasın. Bundan önceki dönemlere göre -hele hele demiryoluna yatırım- çok pozitif. Dünya kapıdan kapıya taşımacılıktan kombineye doğru gidiyor. Türkiye de bu işin içinde olmak zorunda. Bunun için yatırımlar ve projeler konuşuyor. Suriye Forwarderler Derneği Başkanı ‘Gelin bize iş öğretin. Biz bakireyiz, açız. Sizden her şeyi öğrenmek istiyoruz.’ dedi. DTM’deki arkadaşlar da böyle bir çalışma grubu oluşturup ‘ne yapabiliriz’in peşindeler.” Sektörün gelecek 10 yıl içerisinde büyük bir ivme kazanacağını savunan Uyarlar, Rhenus Logistics firmasıyla Joint Venture yaparak, bu ivmeyi en iyi şekilde değerlendirmek istediklerini belirtiyor. Uyarlar, özel hayatıyla da ilgili bizlere samimi açıklamalarda bulunuyor.
 
İşimle evlendim

“İşimle evlendim. İşe başladığım ilk zamanlarda özel hayatımı düşünmedim. Artık düşünmeye başladığınızda çok seçici oluyorsunuz. Kendimle çok barışık bir insanım. Oralara çok takılmıyorum. Her insanın hayatta bir amacı ve vizyonu olduğuna inanıyorum. Aile korumak çocuk sahibi olmak çok güzel şeyler ama herkes bunu yapacak diye bir kaide yok. Hayat bunun üzerine kurulu bir senaryo değil. Bunda ailelerini çok önemli etkisi var. Rahmetli Annam ve babam bana bu konuda hiç baskı yapmadılar. Onunda etkisi var. Babam asker olmasına rağmen hiçbir zaman özel hayatıma baskıda bulunmamıştır. Aksine kariyerimin gelişimi için çok destek vermiştir.” 
 
Gençler sabırlı olmalı

Hacer Uyarlar, son olarak bu mesleğe başlayan insanlara şu öğütlerde bulunuyor: “Sabırlı olmayı öğrenmeliler. Gençler çok sabırsız. Okuldan yeni mezun veya çok çalışan istihdam ettim. Ama çabuk ayrıldık.  Çok pembe hayallerle geliyorlar. Bir işin hamallık süresi vardır. Hangi iş olursa olsun. Temelini kavramadan ana işe geçemiyorsunuz. Önce sabır. Benim başladığımda bayan yoktu. Bayanları mobil olmayı kabul etmesi gerekiyor. Oturduğu yerden iş yapmakla iş yapılmaz. Mobil olmayı öğrenmeliler. Kesinlikle ve kesinlikle kariyer beklentisi olan insanların mesai saati beklentisi olmaz. O zaman memur oluyorsun. Başka bir şey olmuyor.”

Portre: 1962 Adapazarı doğumlu olan Hacer Uyarlar, Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü mezunu. İngilizce bilen Uyarlar, halen Maxx Intermodal Systems Genel Müdürlüğü’nü yürütüyor. 

Depaş Genel Müdürü Nisa Karaca

Kadınlar sektörün imajını iyileştiriyor

Yurtdışındaki partnerlerinin kadın yönetici gördüklerinde şaşırdıklarını ifade eden Nisa Karaca, “Lojistik sektöründeki kadınlar sektörün imajınızı önemli ölçüde iyileştiriyor.” diyor. Karaca, sektörde ‘üstat kadınlarımız’ diye tabir ettiği yöneticiler sayesinde genç nesillere daha çok şans tanındığını ifade ediyor.
 
İçindeki enerjisini etrafına yayabilen, yeri geldiğinde forklifttin başına geçip palet yükleyen, yeri geldiğinde yurtdışında acentelik anlaşmasını imzalayan çok yönlü biri Nisa Karaca. Bu denli çok yönlü ve girişimci yapısı onu, antrepoculuk gibi zor bir alanda başarılı kılıyor. Tabi bu başarıda işe başlarken kimliğinin rengine bakmadan ona sorumluluk verenleri ve geçmiş dönemlerde yeni kuşağın önünü açan ‘üstat kadınları’ unutmamak gerekiyor… 
“1999 yılında aile şirketimiz iflas etti. Bunun üzerine çalışma kararı aldım.  Okuldan arkadaşımın eniştesinin bir lojistik firması vardı ve müdür arıyorlardı. Antrepoların yeni yeni gündeme geldiği bir dönemdi. Neden olmasın dedim Ama şirket sahipleri; ‘Kadın istemiyoruz. Bu çılgınlık olur. Antrepoculuk kadınların yapabileceği bir iş değil.’ dedilerse de işe başladım.” şeklinde işe ilk girişini özetleyen Nisa Karaca, 23 yaş gibi genç yaşta şirket ortaklığına imza atma başarısı 
gösteriyor. 
 
Halit Özyurt’tan çok şey öğrendim

“Hayatımın en mutlu günlerini yaşadım” dediği Elzem Antrepo’da Halit Özyurt ile çalışan Karaca, o günleri şöyle anlatıyor: “Halit Özyurt ile çalışmak ayrıcalıklıydı.  O hiç tanımadığı bir çocuğa 7 bin metrekarelik deponun yöneticiliğini verdi.  Ona çılgınsın demiştim. ‘Hayır sana güveniyorum’ dedi. Hayatımın en büyük ticaret öğretilerini ondan aldım. ‘Her zaman matematiksel olarak değil, bazen kalbinin sesini dinle.’ derdi. Bunu kadın olarak benim yapmam gerekiyordu ama Halit bey öğretti. ‘Önce matematiğini yap sonra kalbinin sesini dinle. Matematik her zaman işi kurtarmayabilir. Risk ticaretin kardeşidir. İş yapmak istiyorsan, para kazanmak istiyorsan bu riski almak zorundasın.  Yaptığın hesaplar da hata verir. O yüzden kalbini sesini dinlemelisin.’ derdi. Ondan ayrıca dik durmayı da öğrendim.” diyen Karaca’nın iş macerası daha sonra Lotus Antrepo’da ve son olarak da Depaş’da devam ediyor. Yeni Zellanda’ya eğitimini tamamlamak için bavulunu hazırlayan Karaca, Depaş’tan Rafet Uyanık’ın ‘Daha yapacak çok işimiz var” demesiyle sektöre yeniden dönüyor. Şimdilerde Rafet Uyanık’ın kızlarına iyi bir sistem bırakmak için gece gündüz çalışan Karaca, şunları söylüyor:

“Yönetim Kurulu Başkanımızın 3 tane cici kızı var. Onlara çok iyi bir sistem bırakmak istiyorum. Zamanı geldiğinde ‘hadi kızlar siz de yardımcı olun.’ diyeceğiz. Bu bir bayrak yarışı. Onlara bir şey bırakmak, yeniden hemcinslerimle iş yapmak güzel olur. Sektörde bayanların azlığı benim motivasyonumu düşürüyor. Gittiğim yerde tek bayan olmak hoş değil.” 
 
Kolumdaki saati çıkardım

Kadınların doğası gereği bir anaçlığın olduğunu bu sayede sorumluluk bilincinin daha geliştiğini söyleyen Karaca, artık yöneticilerin de bunun farkına vardığını kaydediyor.
Yurtdışındaki partnerlerinin kadın yönetici gördüklerinde şaşırdıklarını ifade eden Karaca, “Lojistik sektöründeki kadınlar sektörün imajınızı önemli ölçüde iyileştiriyor.” diyor.
Karaca, bu işte mesai kavramının olmadığın dikkat çekerek başından geçen şu hikayeyi aktarıyor: “1999 yılında bir müşterimin bana “Kariyer hedefin var mı?’ diye sordu. Tabi ki var dedim. Her gün Allah’a daha çok iş, daha çok dosya versin diye dua ediyorum. O da bana ‘Önce kolundaki saati çıkar. Senin saatle bir işin yok. Senin işin bittiğinde senin zamanın başlar’ demişti. O gün bugündür kolumda saatim yok.”
 
Açıklamaya değil, birlik olmaya ihtiyacımız var

Sektördeki STK’larda kadınların davet edilmesi gerektiğinin altını çizen Karaca, “Kadınlar STK’lara yer alırsa sinerji olur. Mesela UND’nin yönetiminde olsaydım, 83/4 yönetmeliğinin antrepocunun değil nakliyecinin de sorunu olduğunu dile getirirdim. UND antrepocuları bu yönetmelik için davet ettiğinde, toplantıya katılan tek kadın yöneticiydi. Bize hiçbir çözüm ile gelmediler. Sadece açıklamalar yaptılar. Bizim açıklamaya değil, birlik olmaya ihtiyacımız vardı. Orada iki bayan olsaydı UND yönetiminde bütün perspektif değişirdi. Kapıkule açılışında 83/4 yönetmeliğinin ilgili GAD olarak katılalım ve yetkililerle buluşalım dedik. 25 kişiyi çağırdık. Sadece üç kişi katıldı, bunların da ikisi kadındı.”
 
Kadınlar doğuştan İK’cı

Kadınların, erkeklerden farklı olarak empati yeteneğinin çok geliştiğine inanan Karaca’ya göre kadınlar doğuştan İnsan Kaynakları uzmanı. “Kendi dertlerimizin yanında başkasının da dertlerini anlayabiliyoruz. Bu bize tanınmış tolerans. Hafta sonu eğitimlerimiz oluyor. Orada çalışanlarımızın sorunlarıyla ilgilenip onları motive etmeye çalışıyoruz. Bunlar kalple gelişen şeyler. Bu içgüdüsel. Dolayısıyla o masanın derdini de biliyorsak özellikle daha naif daha nazik davranınca sorun daha çabuk çözülüyor.” diyen Karaca, sağladığı bu iletişim sayesinde erkek çalışanların artık evlerine çiçekle gittiğini söylüyor.
 
Feminen değiliz

Sektörün de üzerlerinde bir takım olumsuz etkiler yarattığından bahseden Karaca, “Bu sektör biraz insanı erkeksileştiriyor. Oturmanız, kalkmamız, giyimimiz biraz erkeklere benziyor. Mini etek giymiyoruz, çok makyaj yapmıyoruz, çok feminen değiliz. Her şeyi sınırlı yaşıyoruz. Tabirleriniz argolaşıyor. Bu ortak diliniz olabiliyor.” diyor.
Sektörde kadınlara karşı saygıda kusur olmadığını kaydeden Karaca, işin dış görünüşünün kadınları caydırdığını dile getiriyor. Karaca, sektörde ‘üstat kadınlarımız’ diye tabir ettiği ilk kadın yöneticilerinin performanslarıyla kendilerinin de önünün açıldığına dikkat çekiyor. Bu sektörde başarılı olmak için operasyonları mutlaka bilmek gerektiğinin altını çizen Karaca, “İyi yönetici olmak için de muhasebeci olmak için operasyonları bilmeleri gerekiyor. Bunu öğrenmek için korkmamalılar.  Korkutucu bir şey yok. Bırakın kadını erkeği. Kurduğumuz sistemler insana saygı üzerine. İşletmelerde saygısızlık söz konusu değil. 2011’deyiz halen böyle bir çekince varsa şaşarım.” diyor. 
 
Alışveriş tutkusu

“Bir kadın 3 dakikalık bir boşluğu bile varsa alışveriş yapar. Bu aslında bir terapi. AVM’de vakit geçirmek, son modayı takip etmek bana pembe kimliğimi hatırlatıyor.” diyen  Karaca, tatilin pek olmadığı bu sektörde hafta sonlarını ve resmi tatilleri iyi değerlendirdiği bu sayede işine daha motive olabildiğini kaydediyor.

5 yıl kadar bir süre içinde AB’den daha iyi bir noktaya gelebileceklerinin altını çizen Karaca, artık tedarik zincirini tamamlayacağımız noktaya doğru ilerlediğimizi söylüyor.
Portre: 4 kasım 1979 doğumlu olan Nisa Karaca ilk orta ve lise eğitimi İstanbul da tamamlıyor. Kocaeli Üniversitesi Kağıt Bilimi’nden sonra Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği son sınıftan eğitimini yarım bıraktı. Bekar ve İngilizce biliyor.
 
O, sektörün hem ablası, hem abisi

UND yönetim kurulunda tek kadın üye olarak görev yaptığı dönemde, kendisine “Ayşe abi” diye seslenildiğini söyleyen Ayşe Durmaz “Hepsi çok iyi arkadaşlarım. Abi deseler de, bana her zaman bir abla gibi davranıyorlardı. Ben değişmedim ama onlar değişti. Kendimi kabul ettirdim ve onlar bana ayak uydurdu.” diyor.
 
Ayşe Durmaz’ın lojistik sektörüne adım atmasında baba Şerafettin Sanal’ın büyük emeği
var. Zira ticarete atılma fikri ilk olarak babadan çıkıyor ve tüm aile bu fikir çerçevesinde kenetleniyor… Baba Sanal, “Çocuklar şu anda turizm ve uluslararası nakliye teşvik ediliyor. Hangisini tercih edersiniz.” diye soruyor. Ayşe Durmaz, bugün bile pişman olmayacağı kararı veriyor ve nakliyede karar kılıyor. Aynı yıl (1981) evlilik karanını da alan Durmaz, turizm yerine nakliyeciliği neden seçtiğini ise şöyle anlatıyor: “O zaman yollarda tırları görüyoruz, hoşumuza gidiyor. Bizde nedense böyle bir tır cazibesi oldu. Böylelikle Transsan’ı kurduk.”
1980’ler nakliyenin Türkiye’nin ticaretinin yeni yeni gelişmesiyle filizleniyor. Bugünkü şartların ‘nimet’ olarak tanımlayan Durmaz, “Şimdi bakınca o dönem çok komik geliyor. Bir evrak eksik olurdu. O dönem faks vs. olmadığı için Kapıkule’ye adam yollardık. Günlerce teleks başında oturduğumuzu bilirim. Telefonsuzluk iyice bir faciaydı. Şehirlerarası konuşmalar için bile günlerce beklerdik.” diyor.
 
Yeni yönetimde kadın olmaması üzücü

Zorlu şartlara rağmen yılmayan, babasının ve kardeşinin desteğini hep yanında hisseden Durmaz, bugün sektörde derneklerde aldığı görevlerle sektörün sevilen ve takdir edilen ismi oluyor. UND’nin yeni yönetiminde denetleme kurulu üyesi olan ve önceki dönemlerde de yönetim kurulu üyeliği ve yüksek istişare konseyinde yer alan Durmaz, yeni yönetim kurulunda bir kadın olmamasının üzüntü verici olduğunu söylüyor. UND’nin yönetim kurulunda tek kadın üye olarak görev yaptığı dönemde, kendisine “Ayşe abi” diye seslendiğini söyleyen Ayşe Durmaz “Hepsi çok iyi arkadaşlarım. Abi deseler de, bana her zaman bir abla gibi davranıyorlardı. Ben değişmedim, onlar değişti. Kendimi kabul ettirdim ve onlar bana ayak uydurdu.” diyor. Durmaz, açıklamalarına şöyle devam ediyor.“UND’de olduğum dönemlerde hiçbir toplantıyı kaçırmadım. Kadınlar bu konuda daha sadık. Yedek üye olmama rağmen asil üyelerden daha çok çalıştım. Toplantılarda benim olmam çok şeyi değiştiriyordu. Bunu etrafımda çok fazla duydum.” Kadınların UND’de daha çok yer alması için çalışma gruplarında aktif olarak yer alabileceğini aktaran Durmaz, yönetim kurulunun da bu gruplardan çıkan raporlara göre hareket ettiğinin vurguluyor. 
 
Kadınlara daha çok güvenilmeli

“Çalışanlar kadın olabiliyorsa, yöneticide olabilirler.” diyen Durmaz, kadınlara yönetim anlamında daha çok güvenmeleri gerektiğinin altını çiziyor. Kadın ve erkeklerin yönetim olarak farkı olabildiğini aktaran Durmaz, şunları aktarıyor: “Erkekler, kadınlara göre daha cesur ve ataklar. Aynı zamanda duygularını daha kolay kontrol altına alabiliyorlar. Kadınların ise daha titiz çalıştıklarını söylemek mümkün. Ayrıca sezgi ve empati yetenekleri erkeklere göre daha gelişmiş. Bu noktada Transsan olarak çok şanslıyız. Erkek kardeşimle birbirimizi tamamlıyoruz.”
 
Butik hizmet veriyoruz

Ayşe Durmaz, şirketini sektörün küçük ve butik hizmet veren firması olarak görüyor. Bu noktada kendilerinin küçük kalmadığını diğerlerinin çok büyüdüğünün altını çiziyor. Neden büyümediklerini Durmaz, şöyle açıklıyor: “30 yıldır müşterilerimize en iyi hizmeti vermek için çalışıyoruz. Bugün dahi müşterimizin telefonuna bizzat biz çıkıyoruz. Onların sorunlarına birlikte çözüm üretiyoruz. Yapınız büyürse butik hizmet verme şansınız ortadan kalkar.”
 
Resim, seramik, motosiklet ve yelken

Bu sektörün bir anlamda zamanı yönetmek olduğunu belirten Durmaz, özel yaşamını da iyi yönetmeye dikkat ediyor. Özellikle bir dizi ameliyattan sonra özel yaşamına daha çok vakit ayıran Durmaz’ın resim, seramik gibi güzel sanatlardaki başarılı çalışmaları yakın dostlarının evlerinde başköşede kendisine yer buluyor. Eşinden kazandığı motosiklet keyfini de seyahatle birleştiren Durmaz, arada bir İstanbul-Bodrum arasını iki tekerlekle aşıyor. Son yıllarda eşiyle birlikte yelkene de merak saran Durmaz’ın amatör denizci ehliyeti var.

Portre: 1960 İstanbul doğumlu olan Ayşe Durmaz, Marmara Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Evli olan Durmaz, İngilizce biliyor.
 
 
Sertrans Logistics Genel Müdürü Nilgün Keleş: 

Kadınlar hak ettikleri yerde değiller
 
Sertrans Logistics Genel Müdürü Nilgün Keleş, üniversite eğitiminden sonra başladığı lojistik sektörü, hem iş hem de özel yaşamını şekillendiriyor. Hakan Keleş ile hayatlarını birleştiren Nilgün Keleş, Türkiye’de eşiyle birlikte işini başarıyla yürüten ender çiftlerden birisi. Nilgün Keleş, kadın yöneticilerle ilgili sorduğumuz soruları yanıtladı.
 
Bu mesleği nasıl seçtiniz? Gelişim süreçlerini bizlerle paylaşır mısınız?

Fakültenin son yılında yabancı dil pratiğimi geliştirmek amacıyla part time olarak çalışmaya başladım ve böylelikle sektörle tanıştım.1 yıldan daha kısa süren bu süreç sırasında şimdiki eşimle tanıştım ve kısa süre sonra evlilik kararı aldık. Sertrans’ın kurulması ve dolayısıyla şirket ortaklığım ile birlikte sektörde kalıcı oldum.
 
Lojistik sektöründe her geçen gün kadın yönetici sayısı artıyor. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hem sektörümüz açısından hem de Türkiye’de kadınların iş dünyasındaki sayısının artması ve konumlarının pozitif yönde ilerlemekte olması bakımından fevkalade olumlu bir durum olarak değerlendiriyorum.
 
Erkeklerin daha çok yer aldığı lojistik sektöründe kadın olmanın avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Türkiye’de kadın sayısı hemen hemen tüm sektörlerde yok denecek kadar az dolayısıyla sadece lojistik değil diğer pek çok sektörde bu anlamda erkek egemen. Kadının çalışma hayatında daha etkin olarak yer alması hem Türkiye ekonomisi hem de demokratik istikrar açısından çok çok önemli. Bence iş dünyasının zorlukları kadın ve erkek için çok farklı değil kadının konumunu daha zor yapan hem eş, hem anne hem de kariyeri aynı anda yürütmesi ve bu alanların hepsinde kendisinden beklentilerin çok yüksek olması. Kadın çalışanların sorunları göz önüne alınarak yapılacak çalışma kanunlarının bu anlamda çok gerekli olduğuna inanıyorum.
 
Sektörü temsil eden sivil toplum kuruluşlarında kadınlar çok fazla yer almıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kuşkusuz bir dezavantaj olarak görüyorum. Erkek ve kadınların eşit veya eşite yakın katılımlarıyla oluşan STK’ların her anlamda daha etkin ve verimli olacağına yürekten inanıyorum. Ancak sektördeki bayan sayısının artmasına paralel olarak bu da değişecektir. STK’ları bu anlamda kadın lehine kotalar koyarlarsa, bu durum mutlak suretle süreci hızlandıracaktır. Beklentim ve dileğim bu kotaların bir an önce konulması yönündedir.
 
Size göre lojistik sektöründe en büyük sorun veya sorunlar nelerdir? Bunların çözümü için neler yapılması gerekiyor?

Lojistiğin çok net bir devlet politikası olmaması ve bu politikanın yasal süreçlerle desteklenmemesi bence en ciddi sorunlardan bir tanesi. Tam gümrük birliği içinde olmamıza rağmen Avrupa da Türk araçlarına uygulanan kotalar, engellemeler, yabancı araçların Türk pazarından aldığı payın sürekli artması, sektör içinde ise;  haksız rekabet, yeterince önem verilmeyen kalite ve İK süreçleri, ciddi alt yapı eksikliği olan firmalar ile bu anlamda çok daha kurumsal olan firmaların ayrışamaması gibi pek çok sorun mevcut.
 
Bir kadın yönetici ile erkek yönetici arasında size göre belirgin farklar nelerdir?
Yönetici konumuna yükselme aşamasında kadınların daha dezavantajlı oldukları bir gerçek zira hem eş, hem anne iseler çok daha fazla efor göstermeleri ve fedakarlık yapmaları gerektiği çok net. Ancak bu süreçleri aşıp yönetici konumuna gelmişlerse bu noktadan sonra kadın-erkek arasında ciddi bir fark olmadığını düşünmüyorum. Her ikisinin de artıları ve eksileri var. İyi bir yöneticinin cinsiyetinin ön planda olmadığına inanlardanım. Bu anlamda kadınların daha fazla takdir veya eleştiri aldıklarını veya daha kolay ya da daha zor şartlarda çalıştıklarını düşünmüyorum.
 
Çalışma arkadaşlarınızı seçerken nelere önem verirsiniz?  Pozitif ayrımcılık yapar mısınız?
Türkiye de kadının konumu benim için çok hassas. Kadınların hak ettikleri pozisyonda olmadıklarına samimiyetle inanıyorum ve bunun her anlamda hepimiz için, ülkemiz için, ekonomimiz için, yetişen nesil ve demokratik gelişim açısında gerçek bir kayıp, ayıp ve zafiyet olduğuna yürekten inanıyorum. Dolayısı ile imkanlar dahilinde pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Diğer yandan başka bir pozitif ayrımcılık daha yapıyoruz ve Doğu, güneydoğu bölgesinde ki kız çocuklarının eğitimine de çok ciddi destek veriyoruz.
 
Sizce kadın yöneticilerin sektöre kazandırdığı neler var?

Bakış açısı zenginliği kattıkları en kolay söylenebilecek şey ayrıca benim şahsi tespitim kadınların çok daha inatçı, istikrarlı, detaya inerek ve daha sonuç odaklı çalışıyor oldukları. Bu belki de bilinçaltından gelen ve içinde yetiştikleri şartlardan dolayı kendilerine bir yer açma isteğinden kaynaklanıyor olabilir. Erkekler çalışırken sosyal paylaşıma ve bazen biraz oluruna bırakabilmeye daha doğal bir şekilde yer veriyorlar, kadınlar bu anlamda daha kapalı, sert ve stresli olabiliyorlar diye düşünüyorum ki bu zaman zaman yıpratıcı olabilen ve dezavantajlı bir durum. 

Lojistik erkek işi olmaktan çıktı

Bu kadar erkek egemen bir sektörde masalara yumrukların vurulduğu ve işin dinamiği sebebiyle de stresle yönetilen bir işte çalışmanın zor olduğunu söyleyen Evrim Aras, yeni nesillerle kadınların da ‘bayrağı’ devralmasıyla dengelerin kurulacağını ve gelişimin sağlanacağını vurguluyor.

Bini aşkın şubeyi ve 10 bin çalışanı bulunan Aras Holding’in Yönetim Kurulu Başkanlığını yürüten Evrim Aras, genç yaşta aldığı sorumlukları başarıyla yerine getiriyor. Genç ve kadın olmak gibi toplumda dezavantaj olarak değerlendirilebilecek özelliklerini kendi lehine çevirebilen Aras, babasının açtığı yolda ilerliyor. 

İşin mutfağında pişen ve daha sora birçok kademede görev alan Aras, şirketi dışında annelik, eş ve ablalık gibi sorumlulukları da bulunuyor. Yanı sıra sivil toplum kuruluşlarında da sorumluluk almasını bilen Evrim Aras, KAGİDER Yönetim Kurulu üyeliği, TÜGİAD, TİKAD ve FB Kulübü’nde üyelikleri var. Her yönüyle yeni gelecek neslin örnekler bulabileceği Evrim Aras’a lojistik sektöründe kadın yönetici olmayı konuştuk. 
 
Bu mesleği nasıl seçtiniz? Gelişim süreçlerini bizlerle paylaşır mısınız?

İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü’nden 2001’de yılında mezun olduktan sonra kendi branşımda iş  arama sürecindeyken ilk teklifi Aras Holding Yönetim Kurulu Başkanı Celal Aras’tan aldım. Bu teklifi kabul ederken iki ayrı sorumluluğu aynı anda taşıyacağımın bilinciyle öncelikle, Aras Kargo’da  dokuz aylık bir oryantasyon dönemi yaşadım.  Daha sonra çeşitli şubelerde yönetmen yardımcısı olarak, operasyonun her aşamasını öğrenmek üzere Bölge Müdürlüğümüzde Müşteri Hizmetleri personeli olarak çalıştım.  İlerleyen dönemlerde Aras Kargo Genel Müdürlüğü’nün tüm bölümlerinin efektif çalışmasını sağlayacak bir projenin lideri olarak   kargo sektörünü yakından tanıma şansını elde ettim. 2003 yılında Aras Kargo’ da halkla ilişkiler departmanını  (kurumsal iletişim) kurarak, kurum kimliği çalışmalarını başlattım ve böylece kurum içinde yeniden yapılanmanın ilk adımını da atmış olduk.  Daha sonra 1.5 yıl satış ve pazarlamadan sorumlu GMY olarak ve arkasından İK’dan sorumlu GMY olarak görev yaptıktan sonra Eylül 2007’de 10 bin kişinin çalıştığı Aras Kargo’nun Genel Müdürü olarak görevime devam ettim. Şubat 2008 itibariyle de Aras Holding Yönetim Kurulu Başkanı görevini yürütmekteyim.
 
Lojistik sektöründe her geçen gün kadın yönetici sayısı artıyor. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Lojistik, doğru planlama ve doğru organizasyon kurmayı gerektirir. Bu yüzden lojistik sektörü diğer sektörlerden farklı olarak hem hizmet etme hem de yeni modeller geliştirme fırsatı sunuyor. Ben ikinci kuşak olarak görev yapıyorum ve ilginç olan da şu ki ikinci kuşak lojistik şirketlerinde genel de kadınlar bayrağı devralıyor ya da etkin görevlerde yer alıyor. Elbette memnun edici bir durum. Erkek işi denilen lojistik sektöründe de görüyoruz ki cinsiyet ayrımı diye bir olgu ortadan kalkıyor. Artık cinsiyet ayrımı yerine işe uygun bireylerle yola devam ediliyor. 
 
Erkeklerin daha çok yer aldığı lojistik sektöründe kadın olmanın avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Bu kadar erkek egemen bir sektörde masalara yumrukların vurulduğu ve işin dinamiği sebebiyle de stresle yönetilen bir sektörde çalışmak zor tabi. Sektör ile ilgili dernekler, kuruluşlar var ancak toplantılarına katıldığınızda görüyorsunuz ki kadın üyeler sayılacak kadar az. Bu durum da erkek işi ve biz daha iyi biliyoruz bu işi algısını yaratıyordu. Ancak yakın zamanda gözlemlediğimiz olumlu değişikliklerde var. İlerleyen dönemlerde başarılı lojistikçi kadınları daha da fazla görüyor olacağız. Lojistik alanının planlama bilimi olması sebebiyle de kadın elinin değmesi sektörde dengeleri kuracak ve gelişmesini sağlayacaktır.
 
Sektörü temsil eden sivil toplum kuruluşlarında kadınlar çok fazla yer almıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunu bizlerin de eksikliği olarak görüyorum. Belki biraz daha kolay olanı seçip önce annelik rolünü tercih ediyoruz. Sektörlerin kadına uygun iş ve erkeğe uygun iş diye keskin çizgiyle ayrılmış olması da ayrıca bir engel Ancak pozitif ayrımcı düşünceyle hareket edecek olan STK’lar da yakın zamanda fazlaca yer bulacağımıza inanıyorum. 
 
Size göre lojistik sektöründe en büyük sorun veya sorunlar nelerdir? Bunların çözümü için neler yapılması gerekiyor?

Dünyada lojistik sektöründe kendi alanında uzmanlık giderek önem kazanıyor. Türkiye’de maalesef firmalar uzman olmadıkları alanda zaman kaybediyor. Gelişmiş ülkelerde bu trend çoktan değişmiş ve profesyonel bir kulvara oturmuş durumda. Satın alma bile lojistiğin içinde işliyor. Ülkemizde lojistik sektörü turizmden sonra en etkili sektör ve gelecekte en fazla katma değer sağlayacak sektörlerin ön sıralarında yer alıyor. Türkiye’de lojistik alanında verilen hizmetler henüz Avrupa standartları kalitesinde değil.  Ancak son yıllarda lojistik sektöründe ciddi gelişmeler kaydedildi. Kullanılan araçlar ve teknolojide de son yıllarda birçok yenileme çalışmaları gerçekleştiriliyor ve iyileştirmeler yaşanıyor. İleride karayollarımızda yapılacak double yol yatırımları ile karayolları taşımacılığı daha da hız kazanacaktır. Öte yandan firmaların mali yapılarını güçlendirerek yeteneklerini artırıcı yatırımlara yönelmeleri önem kazanıyor. Sektörün en büyük ihtiyaçlarından biri kaliteli insan kaynağıdır. Özellikle, yüksek personel devir oranı gelişiminin önündeki en büyük engeldir. Sektör insan kaynağına ve teknolojiye çok daha fazla yatırım yapmaya devam etmelidir.
 
Bir kadın yönetici ile erkek yönetici arasında size göre belirgin farklar nelerdir?

Kadınların uzlaşmacı ve problem çözücü çok yönlü bakış açıları, iş süreçlerinin hızlı ve verimli yürütülmesinde katkılar sağlamaktadır. İnsanın iş hayatındaki konumunun cinsiyeti nedeniyle sınırlı tutmasının son derece anlamsız buluyorum. Bu yüzden ayrım yapmanın doğru olmayacağı kanaatindeyim.  Önemli olan kadın veya erkek ayrımı değil işe uygun çalışan istihdam etmektir.
 
Çalışma arkadaşlarınızı seçerken nelere önem verirsiniz? Pozitif ayrımcılık yapar mısınız?

İstihdam ederken bizim için önemli olan cinsiyet değil, pozisyon için uygun özelliklere sahip olunmasıdır. Aynı görevde hem kadın hem de erkek çalışanlarımız bulunuyor. Maaş politikamız da yapılan işin derecesine göre belirleniyor. Örnek vermek gerekirse işe yeni başlayan her elemanımız aynı ücretle başlar. Tüm pozisyonlarda bulunan kadın çalışanlarımız var. Genel Müdür Yardımcılığından Mali işler Direktörlüğüne, Birim Müdürlüğü’nden Bölge Müdürlüğüne, Şube Yöneticiliğinden Kuryeye kadar her birimde kadınlar görev yapıyor. 
 
Sizce kadın yöneticilerin sektöre kazandırdığı neler var?

Geleceğin iş dünyasında daha çok kadın göreceğiz. İş dünyası, zekanın ve başarının cinsiyetle ilgili olmadığını uzun zaman önce kavradı. 
 
Aras kızımla yaşıttır

Celal Aras’ın kişisel tarih anlatısının yer aldığı “O dağın ardında ne var?” kitabında Aras Cargo’nun 2001 yılında yaşanan dönüşümde Evrim Aras’ın çok önemli bir rolü olduğu vurgulanıyor. O dönem Aras Cargo’da çalışmaya başlayan Evrim Aras, hem sorunların tespitinde hem de neler yapılması gerektiği konusunda babasına ışık tutuyor. Babasından sıkça duyduğu “Aras kızımla yaşıttır. Daha da ötesi kardeştir onunla” sözü Evrim Aras için bugün de değerini koruyor ve çalışmalarında kendisine rehber oluyor.
 
Portre: 1979 yılında Ankara’da doğan Evrim Aras, İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri Bölümü mezunu. Evli ve bir çocuk sahibi olan Aras, İngilizce biliyor.
 
Alışan Lojistik’in Tüm Operasyonlardan Sorumlu Başkan Yardımcısı Damla Alışan: 
Kadınların üslup ve tarzı, sektöre renk getirir
 
Kadın yöneticilerin artmasıyla Fener-Galatasaray sohbetlerinin daha farklı yere taşınacağını ve sektöre renk geleceğini ifade eden Alışan, lojistiğin tüm sektörlerin ortasında yer aldığını ve yeni mezunlar için çok iyi bir iş fırsatı olduğunu vurguluyor. 
 
Geçtiğimiz yıl yeni nesil lojistikçiler konusunda sayfalarımızda yer verdiğimiz Damla Alışan ile bu kez kadın yönetici olarak görüştük. Alışan’ın sektöre girişi ile ilgili bilgileri daha önce yazdıklarımızdan hatırlıyoruz;
İstanbul Üniversitesi İşletme mezunu olan Damla Alışan, mezun olduktan sonraki iki yıl bir reklam ajansının pazarlama bölümünde çalışıyor. Bu iki yıllık çalışma hayatını ‘profesyonelliği tatmak’ olarak aktaran Alışan, burada çalışırken çok uluslu firmalarla görüşmeler yaparak bir anlamda Alışan’daki iş hayatı için tecrübe kazanıyor. Bu işten ayrılarak Alışan Lojistik’te çalışmaya başlayan Damla Alışan, ilk olarak pazarlama ve satış departmanında görev alıyor.  “İlk yıllar teklif hazırlamakla geçti. Daha sonra operasyon bölümüne geçtim. Ardından depolar derken tüm departmanlarda görev aldım” diyor. Damla Alışan göreve geldiği ilk yılları, şirkete bir şeyden katmaktan çok bir şeyler öğrenerek geçirdiğini anlatıyor.  İlk yıllarda küçük bir kadro ile hizmet verdiklerini aktaran Alışan, daha sonra ekibi aktif sorumluluk alan kişilerle desteklediklerini söylüyor. 

“Hayalimdeki iş bu değildi. Aile şirketinde çalışacağım diye gelmedim. Ama tesadüfler ve şartlar bu noktaya getirdi.” diyen Alışan, bugüne gelindiğinde, “iyi ki yapmışım” diyor. Geçmişe dönüp tekrar bir fırsatı olsa yine lojistik sektörünü seçeceğini belirten Alışan, “ 10 yıl şirketin yönü hep pozitif olduğunu göz önünde bulundurursak, bu işi doğru ve keyifli yaptığımıza kendimizi inandırabiliriz.” diyor.
 
Lojistik mesai saatine uymaz

Lojistik sektörünün belirli kuralları olsa da yaşayan bir iş olduğunun altını çizen Alışan, bunun ciddi takip, koordinasyon ve organizasyon gerektirdiğini vurguluyor. Bu noktada kadın yöneticilerin öne çıktığını belirten Alışan, “9-6 mesai saatlerine uymayan bir sektörde çalışıyoruz.  Dolayısıyla zaman zaman fedakarlık gerekiyor. Sadece lojistikte değil, birçok sektörde bu fedakarlığı yapmanız gerekiyor. Bu sektör bir network gerektiriyor. Seyahat işimizin bir parçası. Zaman zaman bir ayda 2-3 defa yurtdışı seyahati yapıyorsunuz. Bunun da keyifli yönleri var. Sonuç itibariyle bir iş yapıyoruz. Her gittiğimiz yerden bir şey öğreniyoruz. Seyahat etmekten, farklı kentlerde uyanmaktan, farklı kişilerle iş sohbeti yapmaktan hoşnutsuz değilim.  İş seyahatine gidince herkes “O ne güzel çok iş seyahatin var’ diyor ama sadece havalananını gördüğünüz vakalar var. Ciddi bir havalananı kültürü oluştu. Bu konuda tecrübeliyiz. Zira ufak tefek alışveriş kaçamakları orada yaşanıyor.” diyor.
 
Kadın yönetici azlığı kendisini STK’larda da gösteriyor

Damla Alışan, sektörün hangi kademesinde olursa olsun çalışanların operasyon bilgisine sahip olması gerektiğine inanıyor. Bugün itibariyle sektörün her kademesinde erkeklerin yer almasını “geçmişten gelen bir alışkanlık olarak” niteleyen Alışan, yurtdışında kadın forklift veya araç şoförüne sıkça rastladığını kaydediyor.  “Bizde iki tane kadın taksi şoförü var onlar da gazeteye haber oluyorlar. Ağır vasıta şoförü bir tane kadın var ve o da gazetelere konu oluyor. Yurtdışında çalışan kadın forklift operatörü veya treyler şoförü çok gördüm. Ama onun dışında birkaç iş var ki kas gücüne dayanıyor. Orada da erkekler bir adım önde. Bunun dışında erkeklerin beceri olarak kadınlardan öne çıktığına inanmıyorum.” diyen Alışan, sektördeki kadın yönetici sayısının azlığını kendisini STK’larda da gösterdiğini dile getiriyor.  Üniversitelerde lojistik bölümlerinin açılması ve buradaki mezunların yönetime geçmesiyle birlikte STK’larda daha çok kadın göreceklerini belirten Alışan, okullara inildiğinde bu görüşü destekleyen bir yapı olduğuna dikkat çekiyor.  Alışan, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Okullarla aramızı çok sıkı tutuyoruz. Buralarda çok iyi arkadaşlar yetişiyor. Amacımız yeni nesillerle, genç kadrolarla ekibi desteklemek. Önemli hedeflerimiz var. Bunları da insan kaynağı ile desteklememiz gerekiyor. Mükemmel sistemleri kurabilirsiniz ama bu sistemi nihayetinde insanlar yönetecek. Buralarda gelenlerin içinde 2-3 tanesi kalıcı oluyor. Bunların içinde kadınlar da var.” 
 
Ayağımı kaydırmak isteyen olmadı

Erkek olsaydınız daha başarılı olur muydunuz? sorusuna Damla Alışan, şöyle yanıt veriyor: “Herhangi bir dezavantajını yaşamadım. Sahadan beni rahatsız edecek bir feed back almadım.  Yaşayan var mı bilmiyorum. Ama burası bir aile şirketi ve ikinci jenerasyonum. Buradan da ayağımı kaydırmak isteyen olmadı.” 
Alışan, özellikle garajda kadın çalışması yönünde talepler geldiğini dile getiriyor.  Alışan bunun sebebini şöyle açıklıyor: “Çünkü kadın olunca oraya intizam geliyor. Kadın olunca herkes biraz daha farklı davranıyor. Dolayısıyla sahalardan böyle bir talep var. Mümkün olduğunca profesyonelleşen bir aile şirketteyiz. Duygusal tarafımızı da bırakmak istemiyoruz. Bu şartlar altında kadın yada erkek çok fazla bir ayrım yapmıyorum. Doğru kişi olduğu müddetçe ofiste çalışma ahengi sağlanıyor.”
 
Kadınlarla sektöre renk gelir

Sektörde kadın yöneticilerin artması sektöre bir şey katar mı? şeklindeki sorumuza Alışan, şöyle cevap veriyor: “Sahadan gelen talep de bunu destekliyor. Erkek dominantlarından daha ortada bir yerde buluşuluyor. En azından sohbetler Fener-Galatasaray sohbetinden farklı alanlara taşınır. Üslup ve tarz ile sektöre renk gelir.”
Sektörün dışarıdan görüldüğü kadar korkutucu olmadığının altını çizen Alışan, lojistiğin tüm sektörlerin ortasında yer aldığını belirtiyor. “Kimyadan gıdaya, FMCG’den , inşaata kadar tüm sektörlerin ortasında. Dolayısıyla çok dinamik.” diyen Alışan, yeni mezun bayanlara da mesajı var. “Yeni mezunlar için çok iyi bir iş imkanı olduğunu düşünüyorum. Çok farklı bölümleri var. Bunlardan herhangi bir tanesinin kendisine uygun olup olmadığını denemeleri gerekiyor. Doğru kişi doğru işe gelirse başarı olmaması için hiçbir neden yok. ‘Dışarıdan bakıldığında erkek egemen bir sektördür girilmez imajının’ yenilenmesi gerekiyor.”
Rakibiniz kadın veya erkek olmasını tercih eder misiniz? sorusuna ise Alışan, “Rakip olmamasını daha tercih ederim. Mesleki bilgisi ve yeterliliğinin daha çok ön planda olduğunu düşünüyorum. Filmlerdeki kadın entrikalarının çok fazla günümüzde yer edinmediğini düşünüyorum. Çünkü iş dünyasında herkesin hedefleri var ve bu doğrultuda uğraş veriliyor. ” şeklinde cevap veriyor.  
 
Lojistik rüzgarı arkasına aldı

Alışan son olarak sektörün konumunu ve geleceğini şöyle değerlendiriyor: “Sektör rüzgarı arkasına aldı. Büyümeye çok açık bir sektör. Türkiye, yılda ortalama yüzde 10 büyümeyi yakalıyor. Alışan olarak 25. yılımızda tüm hedeflerimizi gerçekleştirdik. Tabi günümüzde ticaretin yönünün de değiştiğini görüyoruz. 10 yıl önceki doğu ve batı kapılarındaki trafiğe baktığınızda, doğu kapıları şiddetli bir ivme ile artmış durumda. Yeni pazarların açıldığını, AB’nin de yüzünü doğuya döndüğünü rakamlar da teyit ediyor. Türkiye lojistik olacak sözünün altı doluyor. Bana göre daha gidecek de yol var. Yeni bölgeler yatırımlarla beslenecek. Bu pasta daha da büyüyecek. Doğu hatlarını tamamında varız. Oralarda sabit bir yatırımımız yok ama gerek nakliye gerekse de projelerimiz başarıyla yürüyor.”
Portre; 1970 doğumlu Damla Alışan, İstanbul Özel Saint Benoit Fransz Lisesi’nin ardından İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’ni bitiriyor. Unıvercity of Texas ‘da 1 yıl eğitim alan Alışan, İngilizce ve Fransızca biliyor. 

‘Hem işin hem de evin anahtarına sahibiz’ diyen Ayşem Ulusoy; Bu meslek tam da kadının doğasına göre
 
ATC Group Yönetim Kurulu Üyesi Ayşem Ulusoy, lojistiğin hayatın her alanında yer aldığını vurguluyor. “Lojistik yaşamımızın bir parçası ve en önemli unsurlarından biri.  İşte, evde, dışarıda her zaman bir organizasyon bir plan gerekiyor. Bu konuda kadınlar çok iyi“ diyen Ulusoy, hayatının her bölümünde lojistiği başarıyla yürüttüğüne inanıyor.
 
Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra akademisyen olarak kariyerine devam etmek isteyen Ulusoy, Üniversitesindeki kariyer yönlendirme departmanı sayesinde geleceğin sektörlerinden biri olarak lanse edilen lojistiği seçiyor. İlk iş başvurusundan 5 gün sonra sektöre ‘merhaba’ diyen Ulusoy, 8 yıl farklı şirketlerde çalıştıktan sonra aile şirketi olan ATC Group’a geçiş yapıyor. Bugün uluslararası kara-hava-denizyolu-fuar-proje taşımacılığı ve lojistik anlamında müşterilerine hizmet veren ATC Group’ta eşiyle birlikte başarılı çalışmalara imza atan Ulusoy, UTİKAD’ın da bir dönem yönetiminde yer aldı. 

Eşiyle birlikte şirketi yöneten Ulusoy, elinde bulundurduğu iş ve şirket anahtarını nasıl yönettiğini şöyle açıklıyor: “Hem yöneticiyim, hem evliyim, hem anneyim. Eşimle çalışmaktan çok keyif alıyorum. Bizim yönetim seklimizde çift başlılık mevcut değil. Yönetim de her ikimizde özgürce fikirlerimizi ve konuya tavrımızı beyan ediyoruz. Bazen bu fikirler birbirini çok desteklemeyen görüşleri içeriyor. Bu konunun altın değeri taşıyan çözümü ise iki fikrin sentezinden bambaşka efektif, sorun çözücü yeni bir fikrin ortaya çıkması oluyor. Böylece her iki yöneticinin de istediği olmamış oluyor, yani gereksiz bir gerginlik oluşmuyor. 
İkimizi de rahatsız etmeyen güzel bir sonuç ile çok başarılı işler gerçekleştiriyoruz. Bizim çok önemli ikinci anahtarımız ise: İşi eve taşımamaya özen göstermemiz. Eve girdiğimizde apayrı insanlarız ve kesinlikle iş konuşmuyoruz.”
 
Kadınlar sektörü güzelleştirecek

Lojistikte kadın sayısının artığı fikrine katılan Ulusoy, bunun sektörün gelişimi için de önemli avantajlar yarattığına inanıyor. “Lojistik hayatımızın her noktasında. Lojistik kadar ana temel bir sektör olduğunu düşünmüyorum. Lojistik hayatı düzenleştirici ve güzelleştirici kolaylaştırıcı bir unsur. Hayatı kolaylaştırmak güzelleştirmek detaylarla uğraşmak kadının işi.” diyen Ulusoy, kadınların pozitif bir etki yarattığına dikkat çekiyor. Tüm bu sebeplerden dolayı gelecekte daha çok kadın yönetici olacağını savunan Ulusoy, özellikle üniversitelerin lojistik bölümlerinden mezun olanların sektöre ciddi anlamda katkıda bulunacaklarını düşünüyor. Kadınların işlerini sonuçlandırmada daha kararlı davrandığını vurgulayan Ulusoy, işe alımlarda pozitif ayrımcılık yapmadıklarını ve seçeceği elamanların, eğitimine  becerisine, altyapısına ve sahip oldukları özelliklere baktıklarını vurguluyor.

Ulusoy’un açıklamaları şöyle devam ediyor: “Lojistikte kadın erkek ayrımcılığına kesinlikle karşıyım.  Önemli olan İşini en iyi şekilde yapabilmek. Başarının kadın ya da erkek olmak ile değil, işinizde başarılı olmakla ilgisi vardır. İşinizi özveriyle ve en ince detayı ile ilgilenerek yapıyorsanız gerisi geliyor. Erkek egemen Sektörde başarılı olmak için kadınların daha fazla çalışması gerekiyor. Yani her şey bizim elimizde. Bayanların bu sektöre katılımını rica ediyorum. Derneklerde de aktif görev almalarını tavsiye diyorum. Kadınların özellikle derneklerde ki bayrak yarışında mutlaka ana oyuncu olmalarını istiyorum. Yeri ve zamanı geldiğinde taşıdığı bayrağı gönül rızası ile takım arkadaşlarına teslim etmeli… Sonuç olarak bu sektörde kadın olarak üstlenmemiz gereken çok görev  olduğunu düşünüyorum ..
 
Krizde büyüdük

“ATC olarak 10 yıldır sektördeyiz ve ciddi anlamda bir emek vererek emin adımlarla gün be gün daha da büyüyoruz. Biz en çok krizde büyüdük. Ciromuz yüzde 40 oranında arttı.Krizde büyümemizin sebebi ise kendi öz kaynaklarımızı kullanıyor olmamızdı. O yüzden mali bir sıkıntıya düşmedik. Maddi sıkıntı, müşteri kaybı yaşamadık. Bunun aksine çok sayıda müşteri kazandık. Sektörlerinin önde gelen büyük firmalarıyla çalışıyoruz. Özellikle hidroelektrik santrallerine yönelik işbirliklerimiz var. Şu anda elimizin altında, imzalanmış 10 proje ve buna bağlı kontratlar bulunuyor. 1 Şubat’tan itibaren Avrupa’nın en önemli şirketlerinden Militzer & Münch ve ATC Group arasında Almanya - Türkiye kara ve demiryolu trafiğinde anlaşma imzalandı.” diyen Ulusoy, proje taşımaları için önemli bir emek verdiğini belirtiyor. 4 aylık titiz bir çalışmanın ardından mutlu sona ulaştıklarını anlatan Ulusoy, Küçük Asya bölgesinde önemli bir şirket olma yolunda büyük  bir adım atıklarına inanıyor. Ulusoy, sektörün önünün açılması için kamunun bir takım çalışmalar yapması gerektiğine değiniyor. Özellikle transit ve ithalat rejiminin  iyileştirilmesi gerektiğini dile getiren Ulusoy, lojistikte ki özel sektörün özverilerine ve gayretli çalışmalarına Kamu nun destek vermesi gerektiğini dile getiriyor.
 
Lojistik mühendisliği kurulmalı

“Özel şirketlerin  bu sektöre çok faydası olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde dernekler de önemli katkılar veriyor. Ama derneklerin katkıları sınırlı kalıyor.  Bence lojistik bir bilim. Acilen lojistik mühendisliği kurulmalı. Çocuklar akademik eğitimlerini düzgün şekilde alabildikleri halde pratik eğitim konusunda eksik kalıyorlar. Türkiye lojistik üs hedefine doğru insan kaynağı ile ulaşabilir.” diyen Ulusoy, sektörde çalışanların kariyer hedeflerine ancak çok çalışarak ve özel hayatından biraz feragat ederek ulaşacağını vurguluyor. Ulusoy, şöyle devam sözlerine ediyor: “Yeni nesil kesinlikle bu sektörü düşünmeli.  Eğer  hayata global bakıyorsanız vizyonunuz yüksekse ve donanımızın da sağlam ve  enternasyonel altyapınız mevcutsa   bu sektör tam size göre. 

Resimaltı; İşinde bir yönetici, evinde “bir sınav annesi” ve eş olan Ayşem Ulusoy, tüm bunları başarılı bir plan ve organizasyonla yürütüyor. Öyle ki bu yaz tatilin yeri ve zamanı geçen yazdan ajandaya not edilmiş ve biletler şimdiden ayırtılmış.
  
Transorient CEO’su Nil Tunaşar Lojistik’te bayan yönetici olmak insan üstü bir çaba gerektiriyor
 
Kadın yöneticilerin yaşadıkları zorluklara işaret eden Tunaşar, “İş yaşamı artı annelik ve bunun üzerine sivil toplum örgütü çalışmaları, bu sorumlulukların her birini layıkıyla yerine getirebilmeniz için insan üstü bir çaba göstermeniz gerekiyor” diyor.
 
Arkadaşları bankacılık veya yatırım danışmanlığını seçerken Nil Tunaşar, ‘kendisini kanıtlayabilecek’ lojistik sektörünü seçiyor. Bugün CEO’luğunu yaptığı Transorient’in bu noktalara gelmesinde önemli katkı sunan Tunaşar, iki dönemdir de UTİKAD’ın yönetiminde görev yapıyor. Tunaşar’a işi ve özel yaşamına dair sorular yönelttik. 
 
Bu mesleği nasıl seçtiniz? Gelişim süreçlerini bizlerle paylaşır mısınız?

Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olduktan Ford Motor Company’de çalışmaya başladım. Transorient o günlerde Ford’un lojistik hizmet sağlayıcısı idi. Ford’dan ayrıldıktan sonra şu anda DHL/Danzas yapısına katılan ve o dönemde dünyanın en büyük lojistik kuruluşlarından olan AEI’ın Ankara Bölge Müdürü görevi ile lojistik sektörüne atıldım ve AEI’ın bünyesindeki yabancı uzmanlardan  hava kargo üzerine eğitim aldım. O dönemde yani bundan 20 yıl önce sektörde entegre ve yüksek kalitede hizmet veren firma sayısı oldukça az idi.  Hava kargoda büyüdük. Daha sonra multimodal çözümler üretme noktasına geldik. 
 
Lojistik sektöründe her geçen gün kadın yönetici sayısı artıyor. Bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Olumlu ancak halen yeterince artmıyor. Dünyada da bu oranın yüzde 10’u aştığı ülke sayısı oldukça az. Burada ilginç olan Çin’de kadın yönetici sayısının arttığına şahit oluyoruz. AB ve Amerika’da bu oran kadınların lehinde ancak yavaş gelişiyor. 
 
Erkeklerin daha çok yer aldığı lojistik sektöründe kadın olmanın avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Lojistiğin depolama-gümrükleme gibi aşamalarında saha ziyaretleri, erkek egemen bir sektörde bazı fiziksel zorluklar getiriyor beraberinde.  Bu alanlar kadınların görülmeye alışık olunduğu yerler değil. Yönetim anlamında da ata erkil bir toplumda saygınlık ve otoritenin kabulunde zorluklar oluşuyor. Ancak bu sısya-kültürel alt yapı, bayan olarak bizlerin  ilk etapta daha kolay ve öncelikli olarak dinlenir olmamızı da sağlıyor.

Kadın olarak bizler ilk kapıyı kolay açabiliyoruz. Ama sonuca ulaşma konusunda erkekler kadar başarılı olmadığımızı düşünüyorum. Sonuç ve çözüm odaklı olmak ise başarının sırrı! 
 
Sektörü temsil eden sivil toplum kuruluşlarında kadınlar çok fazla yer almıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

STK’larda kadın yöneticileri çok az görüyoruz. Çünkü yöneticilik ciddi bir sorumluluk ve zaman gerektiriyor. Kadınların büyük bölümü aynı zamanda anne. İş yaşamı,  annelik ve bunun üzerine sivil toplum örgütü çalışmalarını bir arada yürütmek için gerçekten insan üstü bir çaba gerekiyor.
 
Derneklerin yeteri kadar çözüm üretmediği eleştirenlerine ne diyorsunuz?
Son iki dönem ve üç yıldır UTIKAD Yönetim  Kurulu’nda görev yapmaktayım. Yönetime girmeden önce ben de derneklerin yeterince aktif olmadıklarını düşünürdüm. Ancak bu doğru değil.

UTİKAD yönetim kurulu 9 üyeden oluşuyor ve ele almamız gereken çok fazla konu var. Bunlara ciddi anlamda eğiliyor,  Dernek ve sektör adına ayda ortalama 8 ile 10 adet yurtiçi ve yurt dışı geziye katılıyoruz. Sorunların çözümü için Kamu sektörü, özel sektör, Odalar, Birlikler ve diğer STK’ları ile yakın ilişkiler içerisindeyiz. Çalışma gruplarımız var.  Bu dönemde Deniz çalışma grubunun başkanlığını yapıyorum. Bu yıl 25. Kuruluş yıl dönümünü kutlayan derneğimizde aynı zamanda bir çok yerli ve yabancı organizasyona ve kongreye ev sahipliği yapıyoruz. Halihazırda 26-27 Mayıs tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşecek olan Güneydoğu Avrupa Forwarderlar ve Lojistik Operatörleri Kongresinin organizasyonunu ve ev sahipliğini üstlenmiş bulunuyoruz. Dernek çalışması gönüllük esaslı ve ciddice özveri gerektiren bir görev. Eleştirileri duyduğumda yapılanları yeterince anlatamadığımız sonucuna varıyorum.
 
Çalışma arkadaşlarınızı seçerken nelere önem verirsiniz?  Pozitif ayrımcılık yapar mısınız?

İşe alımlarda pozitif ayrımcılık yapmam. İşine yönelik stratejileri belirleyebilen veya belirlenmiş olanları sorgulayabilen, sonuç ve çözüm odaklı, hızlı, pozitif, üretken kişiler ile çalışabilmek istiyoruz.Aslında iş hayatında kendimden ne bekliyorsam, karşımdakinden de onu istiyorum. Bütün bunları bir kalemde toplarsak, ileride üst düzey yönetici olmayı isteyen insanlarla çalışmak istiyorum. 
 
Sizce kadın yöneticilerin sektöre kazandırdığı neler var? Detaycılık, mükemmeliyetçi yapı, farklı bakış açıları, renk
 
Kadınlarla mı erkeklerle mi daha rahat çalışabiliyorsunuz?
Transorient’te piramidin en tepesinde bulunan 6 yöneticinin ikisi, piramidin bir alt basamağındaki  12 yöneticinin 5’i bayan. İhracat departmanı 7 bay olduysa burası iyi gitmiyor diyoruz. Buraya yeni alımlarda bayan olmasına özen gösteriyoruz, yani herhangi bir cinsiyetin ağırlığı arzu ettiğimiz bir durum değil.Ben hem kadınlar hem de erkekler ile rahat çalışıyorum. Ancak dürüstçe cevaplamak gerekirse presiplere uygunluk ve sonuç odaklılık açısından erkekler ile çalışmayı daha kolay bulduğum durumlar var.
 
Bir kadın yönetici ile erkek yönetici arasında size göre belirgin farklar nelerdir?
Kadın yöneticiler gerilimli ortamlara daha dayanıklılar, stresli ortamlarda daha iyi performans gösteriyorlar. Bizler lojistik sektöründe sürekli zamanla yarışırız. Ayrıca sürekli olarak kendinizi farklı problemi çözerken bulursunuz. Burada kadın erkek çok ayrılmıyor. Her iki tarafı da çözüm üretiminde eşit yetenekte görüyorum. Kadın yöneticilerin önemli bir özelliği de şu: Kadınlar ‘multi-subject focus’ olabiliyorlar. Yani kısa bir zaman diliminde farklı konulara yoğunlaşabiliyorlar. Finansman toplantısından çıkıp, pazarlamadaki bir konuya daha hızlı adapte olabiliyorlar. Bu, işleri yarım bırakmak anlamında değil. Erkeklerde bu süreç yavaş ve farklı işliyor. Erkekler daha doğrudan bakışı seçiyorlar. Bir konuyu aldık, bunu sonuna kadar çözelim... 
 
Size göre lojistik sektöründe en büyük sorun veya sorunlar nelerdir? Bunların çözümü için neler yapılması gerekiyor?
Sektörün önündeki en önemli sorun kamu ile özel sektör arasındaki iletişim eksikliği. Yeni yasa ve yönetmelikler sektöre uygun olmuyor. Bunları düzeltmek için çok uğraşıyoruz ve önemli vakit kaybediyoruz. Bu iletişimsizliğin sonucunda jeopolitik avantajımızı koruyamıyoruz. Dubai bizi geçiyor. Bizim coğrafyamızda herhangi bir Avrupa ülkesi olsaydı görün bakın neler olurdu. Yıllar önce Avusturya’daki acentemizi ziyarete gittim. İsviçre sınırındaki bu küçük yerleşim bölgesinde kurdukları sistem muhteşemdi. Demiryoluyla mallar geliyor, depoya yanaşıyor, buradan da karayoluyla dağıtılıyor. Bu tür altyapıların biran önce kurulması gerekiyor. Bunun dışında şunu da eklemek isterim. Çok fazla ülkeyi gezdim. Burada kendi şirketimizde kurduğumuz operasyon ve denetim yapılarının çoğu Avrupa da, Amerika’da yok.
 
Eşinizle aynı evi ve işi paylaşıyorsunuz bu sorun oluyor mu?
Şirketin başarısını birlikte kutladığımız gibi, stresini de birlikte yaşıyoruz. Bunu çözmeye çalıştık. İşten çıkıp doğrudan eve gitmeyelim dışarıda arkadaşlarımızla buluşup kısa da olsa bir vakit geçirdikten sonra eve geçelim, bu da iş ve özel hayat arasındaki çizgi olsun dedik. Ama bir iki sefer yaptıysak da uygulamada başarılı olmadık. 
Eşimin yaratıcılık yönü kuvvetlidir.  Birbirimizi tamamlıyoruz. Eşim çözümü bulur ben uygularım. 
 
İkiz annesisiniz. İşi yönetmek mi onları yönetmek zor?
Şirkette 52 kişi çalışıyor ve bu yapıyı yönetmek zor. İkizleri de yönetmek buna yakın zorlukları içeriyor. İşten enerjiniz kalırsa ikizlerle keyifli vakitler geçirebilirsiniz!
 
Son olarak sizden sonra bu işi seçeceklere neler önerirsiniz?
Bu sektör dinamizmi, heyecanı, stresi seven kişilere daha yakın. Keyifli, doyum verici bir sektör. Kadınlar kısa süre dilimlerinde birçok işe odaklanabilmeleri ve strese dayanıklı olma özellikleri ile lojistik sektörüne uygunlar. Lojistik sektöründe hizmet kalite çıtasını yükseltecek yöneticilere gereksinimimiz var.
Portre: Hacettepe Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu Tunaşar  evli ve iki kız çocuğu sahibi, İngilizce biliyor.
 

Tıbbi cihazların lojistiği ondan soruluyor
 
‘Tıbbi cihazların lojistiği’ gibi çok spesifik bir alanda çalışmalarını başarıyla yürüten Yurtseven, yine farklı bir alanda hünerini konuşturmaya hazırlanıyor. Türkiye’de IT lojistiği alanında firmalara dijital arşiv ve depolama çözümü sunacak olan Yurtseven, lojistiğin gelecek yıllarda kendi işi gibi detaylarda büyüyeceğine inanıyor.
 
Lojistik firmaları için kapıdan kapıya hizmet verebilmek önemlidir ve ayrıcalıklıdır. Simon Hegele Genel Müdürü Gülseren Yurtseven, lojistikteki bu ayrıcalığı daha ileri götürüyor ve kapıdan içeri giriyor. Yurtseven, milyon dolarlık tıbbi cihazların kurulmasını, montajını ve kullanabilir hale getirilmesini sağlayan ekibin başında bulunuyor. 1985 yılında Siemens’in satış ve lojistik departmanlarında işe başlayan Yurtseven, lojistik yöneticiliğine nasıl başladığını şöyle anlatıyor: 
Almanlar güvendi
“Siemens’ten ayrıldıktan sonra firmanın tüm dünyada lojistiğini yürüten Simon Hegele’den teklif aldım. ‘Madem Siemens’ten ayrılıyorsun, gel bizimle çalış’ dediler. Teklifi kabul ettim ve 11 yıldan beri Türkiye Simon Hegele’nin başındayım. Simon Hegele, tüm dünyada 2 binden fazla çalışanı olan  90 yıllık bir Alman firması. Türkiye de ise 26 Temmuz 2000 tarihinde kurulmuş.” Yurtseven, 50 üst düzey yöneticisi bulunan global firmanın ilk kadın yöneticilerinden biri aslında. “Simon Hegele’de bütün yöneticiler senede iki defa toplanıyoruz. İlk seneler tek bayan yönetici bendim. Şu anda kadın yönetici sayısı 8’e ulaştı.” diyen Yurtseven, Türkiye ve dünyada bayan yönetici sayısının giderek arttığına işaret ediyor ve bu eğilimi şöyle değerlendiriyor: 
“Bu sektörde erkek yöneticiler uzun yıllardır egemen. Fakat son zamanlarda bayan yöneticilerde de artış görülüyor. Kadınlar artık bu sektörde olmak istiyor. Geri planda kalmak istemiyorlar. Türkiye’de trafikte dahi kadınları adam yerine koymayan anlayış değişiyor. Bu noktada kadınların da biraz ön planda olması gerekiyor.” 
 
Kadınlar birbirini çekemiyor
İşyerinde kadın veya erkek olmanın çok fazla ön planda bulunmadığını söyleyen Yurtseven, bunun aksi durumları da yaşandığını dile getiriyor. Bir dönem Siemens’te görev yapan Genel Müdür Yardımcısı’nın sürekli olarak kadınları seçtiğini ama daha sonra bu uygulamadan neden vazgeçtiğini Yurtseven, şöyle anlatıyor: “Genel Müdür Yardımcımız bir ara işe sürekli bayan aldı. Bir kaç yıl sonra fikrini değiştirdi. ‘Artık kadın eleman işe almayacağım’ dedi. Nedenini sordum. ‘Birbirlerini çekemiyorlar. Aralarında kıskançlık oluyor ve artık bana fenalık geldi. Erkekler bunu yapmıyor’ dedi. Düşündüm. Gerçekten de var mı öyle bir şey. Sonra olabildiğine kanaat getirdim.” İşe alımlarda herhangi bir cinsiyet ayrımı yapmadığını söyleyen Yurtseven, mesai arkadaşlarının çoğunlukla erkeklerden oluştuğunu belirtiyor. “Eleman alırken CV’sinde yazana hiç bakmam. Mutlaka kendim görüşürüm. Çünkü CV yanıltabiliyor. Bazıları eksik bazıları da fazla yazıyor. Yüz yüze görüşmek ve bir müddet gözlemlemek gerekiyor.” şeklinde işe alım kriterini açıklayan Yurtseven, kadınların çalışıldığı ortamlarda daha kibar davranışlar sergilendiğini dile getiriyor.  
 
Başarı için fedakârlık lazım
Gülseren Yurtseven’in sektörde kariyer hedefi bekleyenlere de önemli mesajları var: “Kadınların biraz azimli ve hırslı olmaları lazım. Buna sahip olanların yükselmeleri için hiçbir engel yoktur diye düşünüyorum. Tabi kadın kaprisini bırakması lazım. Bazen de bir erkek gibi düşünmesi lazım. En çok nefret ettiğim olay çalışanların mesai saatinin bitmesiyle çantasını kapıp gitmesi. Başladığınız işin bitmesi gerekiyor. Aksi takdirde yükselmeniz mümkün değil. Benim de çocuğum var ve ben çocuğumu 15 gün göremediğim zamanlar oldu. Yine de ne yapıyorsam onun için ve onu düşünerek yapıyorum. Yanımda olmasını ben de isterim ama bir kadın yönetici olarak fedakarlık yapmanız lazım. Yeri geldiği zaman telefonunuz açık olacak ve akşam veya hafta sonu ulaşılabileceksiniz.”
 
IT lojistiği
Yurtseven, şimdilerde yeni bir proje üzerinde mesaisini harcıyor. Yeni kurdukları IT Chain firmasıyla IT lojistiği hizmeti vermeyi planlıyorlar. Yurtseven, çalışmalarını şöyle aktarıyor. “IT Chain ile bankamatik cihazlarındaki software’ların yüklenmesinden, dijital ve fiziksel arşivlemeye kadar birçok hizmeti tek elden yürütmeyi hedefliyoruz. İlk olarak hastaneleri taramaya başladık. Diğer sektörleri de araştırıyoruz. Firmaların arşivlemek zorunda oldukları belgeleri dijital ortama aktarıyoruz ve o belgeleri de depolarımızda indeksleyereksaklıyoruz. Tabi tarama ve bu taramanın nasıl olacağı konusu özel bir yazılım gerektiriyor. Bununla ilgili Almanya’dan yazılım desteği alıyoruz.” Almanların kuralcı bir yapıya sahip olduklarını belirten Yurtseven, pratik olma konusunda veya çözüm üretmekte yavaş kalmalarına rağmen, birlikte çalışmaktan son derece memnun olduğunu dile getiriyor. Almanların Türkiye ile ilgili yanlış önyargılarının da olduğunu belirten Yurtseven, “Buraya gelen Almanlar bizi daha iyi anlıyorlar. Sadece Almanya’daki Türkleri görenler ise biraz önyargı ile yaklaşabiliyorlar. Gelenler ise ‘bizden bir farkınız yok’ şeklinde görüşlerini dile getiriyorlar.” diyor.
 
Lojistik detaya inecek
Türkiye’deki lojistiğin de kendi işlerinde olduğu gibi ihtisaslaşacağını ve daha detaya ineceğini savunan Yurtseven, sektörün gelişmesinin önünde bir takım engeller olduğunu şu şekilde dile getiriyor: “Karayolu taşıma yönetmeliği çıktı. Öyle saçma sapan bir yönetmelik ki… Avrupa’daböyle bir şey yok. Yetki belgelerinin ücretleri çok çok yüksek. Lojistik merkezi açmak istediğiniz zaman L1-L2 belgeleri isteniyor. Belgelerin de ücretleri çok yüksek. Almanya’da kayıtlı 200 tane aracımız var. Burada 2 tane ya da 3 tane araç almak istiyorum. Ama kanun diyor ki ‘alamazsın’. En az 75 ton istiap haddi şartı getiriliyor. Bunu haksızlık olarak 
görüyorum.”
Portre; 9 Eylül 1962 doğumlu olan Gülseren Yurtseven, Alman Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını aynı dalda Türkiye’de tamamlayan Yurtseven, bir çocuk sahibi ve Almanca ile İngilizce biliyor. 
 
 

8 Mart dünya kadınlar gününde dünyaya gelen Nurten Taylan Öztürk;
“Hayatımı yazsam kitap olur” türünden bir yaşam
 
Nurten Taylan Öztürk’ün sektöre girişi tesadüf eseri oluyor.  Bir gazete ilanın ile sektöre giriş yapıyor. Ancak öncesi ve sonrası çetin mücadelelerle ve kararlıkla süren bir başarı hikayesi aslında. Öztürk’ün yaşadıkları “Hayatımı yazsam kitap olur” türünden, acı-tatlı birçok olayı içerisinde barındırıyor.
 
Öztürk, ‘mücadeleye’ erken yaşta başlıyor. Ailesi Öztürk’ün öğrenimine devam etmesini istemiyor ama o pes etmiyor. Komşuyu alıp kayıt yaptıran Öztürk, önlüğünü de komşuya diktiriyor.. Öztürk, ailesini yine de minnettarlıkla anıyor, çünkü en değerli şeyi dürüstlüğü ailesi sayesinde kazanıyor. Lise bittikten sonra Şampiyon bilgisayar kursunu birincilik ile bitiren Öztürk, bu sayede Çapa Tıp Fakültesi’nde UNİCEF projesinde kendisine yer buluyor. Öztürk, burada ‘tek idolüm’ dediği Prof. Dr Gülbin Gökçay ile çalışma fırsatı yakalıyor. Daha sonra Gökçay vesilesi ile İngiltere’de eğitimini devam ettiren Öztürk, 1992 yılında yurda dönüyor. O dönem ne iş yapacağım diye düşünen Öztürk, kendisine çok da uygun olmayan “pazarlama elamanı” ilanına başvuruyor. O günleri Öztürk, şöyle anlatıyor:
 
Sektöre pazarlama elamanı olarak giriş
“Bir lojistik firması pazarlama elamanı arıyordu. Bu meslek çok bana göre değildi. Bu meslek daha çok yalan söyleyebilenlerin yapabileceği bir işti… Meğer sektör her şeyi olduğu gibi aktaran, şeffaf birini arıyormuş. Bu hafta, bir ay çalışırım diye aklımdan geçirirken bir baktım ki neredeyse yılı dolduracağım.” 
Çalıştığı firmada İngiltere hattını kurmak isteyen Öztürk, ret cevabı alıyor ve pazarlama müdürü olarak görevde kalması yönünde istekler alıyor. Ama kavga dövüş sonunda hattı kuruyor.“İngilizcem vardı ve bölgeyi iyi biliyordum. Kaldı ki bu hattı isteyen müşteriler de vardı.  Firma istemedi ve beni 6 ay bekletti. Müdürlüğü başkasına devrettim. Daha sonra hattı kurmaktan vazgeçtiler. ‘Geri dön’ dediler. Kabul etmedim. Sonunda razı geldiler. İngiltere’ye gittim, acentelerle görüştüm. 2 ay operasyonla ilgilendim. 2003’ün ortalarına kadar bu hattı başarıyla çalıştırdım.” diyen Öztürk, çok istediği İngiltere hattını kurmasına rağmen şirketten ayrılmak zorunda kalıyor. Firmanın sık sık acente değiştirmesi ve Öztürk’ün kendi istediği acenteyle çalışmak konusunda ısrarı, ipleri koparıyor. 
 
Ortaklık yürümedi
Nurten Taşlan Öztürk, bu git-gel’li çalışmadan sonra bir lojistik firmasına ortak oluyor. Ancak ortaklık yeni bir ortağın gelmesiyle son buluyor. Öztürk, olanları şöyle anlatıyor: “Yeni bir lojistik firması kurmuştuk ve yüzde 50-50 hissemiz vardı. Üç yıl içinde C2 yetki belgemizi aldık. Haftada 10 grupaj ihracat, 10 grupaj da ithalat yapar hale geldik. Daha sonra ortağım, ‘üçüncü bir ortak alalım’ dedi. Kabul ettim. Üç ortak olduk. Üç hafta sonra ‘biz yüzde 66 hisseye sahibiz, sen git’ dediler. Hakkım olanı vermek istemediler. Baskılar yapıldı. Ben de Marmara Üniversitesi’nde bir hukuk profesörü buldum. Artık şirkete gelmiyorum, kayyum idare edecek şirketi dedim. Bana hakkım olanı vermek zorunda kaldılar. Bu şirket 2 sene sonra piyasadan çekildi.”
 
Pastanede iş görüşmesi
Öztürk, şu anda Zoom logistics Ltd ve Objektif Lojistik’in sahibi ve yine İngiltere hattında çalışıyor. Yabancı menşeli Zoom Lojistik’in de yöneticiliğini yapan Öztürk’ün bu işe giriş hikayesi de ilgi çekici:
“İngiltere’den bir acente arıyordum. O dönem İngiltereden Phoenix Freight  firmasının yetkilileri Türkiye’de firmalarla görüşüyorlar. Phoenix 25 yıllık köklü bir İngiliz firması. İrtibata geçtim, randevu ayarladım. Tabi benim ofisim yok, pastanede buluşacağız dedim. Mercedes’lerle geldiler benim tek kapılı Opel Corsa’ya bindiler. Pastaneye götürdüm. Görüşmemizi orada yaptık. Bana İngiltere ile ilgili sorular sordular. İngiltere’de müşterimin ayakkabı numarasına kadar bilirim. Övünmek için söylemiyorum…. İşi bana verirlerse gülecektim. Sonuçta Türkiye’nin önde gelen bir firması da bu acenteliğin peşindeydi. Benimle çalışmak istediklerini söylediler ve bir ofis açmamı istediler.”
 
Sektörde kadın olmak zor
Lojistik sektöründe kadın olmanın bazı dezavantajlar yarattığını söyleyen Öztürk, araç kiralarken ya peşin kapattığını ya da yarısını peşin kalanın da 15 gün sonra ödemek zorunda kaldığını belirtiyor.
“Kendimi hiçbir zaman bir bayan veya erkek olarak görmedim.. İş yapan biri olarak gödüm. Erkekleri sollayacağım, geçeceğim diye bir düşüncem olmadı iş hayatında hedef erkekleri geçeçm olsa bu erkeklerin bayanlardan daha iyi oldugunu düşünmek olurdu, böyle bir düşüncem yok olamazda.. Tek hedefim sürekli ilerlemek,  kendimle hep yarıştım.. Erkek de olsam düşüncem değişmezdi. Benim amacım ayakta kalmak bir yerlere gelmekti. Erkek değilim diye yok şuraya gitmeyeyim de demedim. Ama yurtdışında Türkiye’den bayan bir lojistikçi gelmiş diye randevu aldım. 16 yıldır İngiltere’den buraya gelen tek başına gelen bir bayan pazarlamacı görmedim. Ya da AB’nin başka bir yerinden. Yapamıyorlar. Avrupa’da da bu işi erkekler yürütüyor.” diyen Öztürk, kadın yöneticilerle daha iyi anlaştığını belirtiyor. Öztürk, bunun nedenlerini şöyle açıklıyor:
 
Kadınlar verdiği sözü tutarlar
“Kadın yöneticiler benim gördüğüm daha düzgün ve daha dürüstler. Söz verdiklerinde arkasında duruyorlar. Bu bizim etiketimiz gibi oluyor. Erkekler ani kararlar alabiliyor. O an ne dediklerini kendileri bile hatırlamıyorlar. Yatırım yaparken genelde erkekler basiretli davranmıyorlar. Sektörde yönetim dışında bayan ağırlıklı çalışılıyor. Yurtdışında da böyle. Kadınlar daha az başkaldırır, daha sadıktır. Aza da tamah ederler. Erkekler evli de olsa, sorumluluk sahibi de olsa, başka bir yerden daha fazla ücret alacaksa bırakıp giderler. Kadınlar erkeklere göre daha sabırlı. Kadınlar bir yerde uzun vadede sabırlı olarak büyümeyi isterler.” diyor.
Sektörel derneklerde zamanı olmadığı için görev alamadığını belirten Öztürk, “Ancak sizin yerine profesyonelleriniz varsa bu işi yapabiliyorsunuz.” şeklinde durumu anlatıyor.
Pazarlamayı çok sevdiğinin altını çizen Öztürk, bugün hala şirketinde daha çok bu konuyla ilgileniyor. “Kendimle barışığım, yaptığım işlerden de gurur duyuyorum. Aileme de minnettarım. Bana en önemli şeyi, dürüstlüğü aşıladılar. Şimdi her şeyi yeni nesile altın tepside sunuyoruz ama hiç birşey yapmıyorlar.” diyen Öztürk, sektörün ciddi fedakarlık gerektirğini vurguluyor. 39 yaşında anne olan ve çocuğu 15 günlük iken işe gelen Öztürk, şimdilerde sistemi oturtabildiği için 9-6 mesaisine uyuyor ve oğlu Egemen’e daha çok vakit ayırabiliyor. 
 
Bir pazarlama hikayesi
“İşe yeni başladığım dönemdi. Ne yaptıysam müşteriyi ikna edemedim. Daha sonra müdürüm ile gitmeye karar verdik. Müdürüm yapılan konuşmaları kaydedecek ve hafta sonu yapılan eğitim toplantısında dinletecekti. Müşteri kayıtta olduğunun farkında değildi. Müşterim “Yükümü verecek olsam da Nurten Hanım’a iş yaptırmam. Sabah, öğlen, akşam arıyor. Artık telefon çalınca panik oluyorum. Benim başka işim gücüm yok mu?’ dedi. Eyvah! dedim içimden. Teyp kayıt alıyor. Yandık. Bir şekilde bunu kendi lehime çevirmem lazımdı. Ben de sizi bir daha aramayacağım ama bir koşulla. Beni ararsınız dahi sizi aramayacağım. Müşterim ‘Nedir’ diye sordu. Verin yükü bir daha aramayacağım sizi dedim. ‘Lanet olsun tamam’ dedi. İşi bağladık ama müdürüm o kaydı dinlettirmedi.”
 Portre:
8 Mart 1969 tarihinde Sivas’ta doğan Nurten Taylan Öztürk, ilk ve orta öğrenimini İstanbul’da tamamlıyor. Ticaret Lisesi’ni bitirdikten sona İngilizce eğitimini İngiltere’de tamamlayan Öztürk, evli ve bir çocuk annesi. Öztürk, İngilizce biliyor.