Blockchaın, somut olarak tedarik zincirinde yer alacak
Blockchain 1990’lı yıllarda ortaya atılan bir teknoloji olmasına karşın, sektörün geleceğini en çok geliştirebilecek bir yapıya sahip. Merkezden tüm süreçlerin yönetildiği sistem yerini tüm ağların birlikte yönettiği dev bir organizasyona bırakıyor. Yeni sistemin kurgulayıcı teknolojisi Blockchain sunduğu; verimlilik, maliyet tasarrufu, güvenlik, şeffaflık, izlenebilirlik gibi özellikleri ile lojistik sektörünü bugünden çok farklı bir noktaya taşıyacak. Blockchain’in hayata geçmesini sağlayacak akademik, sivil toplum kuruluşları, özel kuruluşlar veya bunlardan oluşan platformlar ortaya çıkabilir.  Özellikle altyapısı pahalı olan blockchain teknolojisine yatırım yapan firmalar için uzun vade de önemli ölçüde bir maliyet tasarrufu sağlayacaktır. Burada tarafların belli şartlar üzerinde anlaşmasını sağlayan “akıllı sözleşmeler” üzerinden yeni bir tedarik zinciri şekillenecek. 

Kargo dağıtım araçları ve teslimat noktaları değişiyor
Sıfır emisyonlu şehirler ortaya çıkarken değişen ihtiyaçlarla birlikte kargo ve dağıtım araçları şekil değiştiriyor. Elektrikli kargo bisikletleri ve kutu van diyebileceğimiz yeni araçlar kullanılmaya başlandı. Kent lojistiğine yeni bir hareketlilik sağlayacak olan bu konsept, çevre dostu teslimat için sürücüler ve alıcılarla ağ kuruyor. Elektrikli kargo bisikletleri gönderilerin taşınmasını hızlı ve esnek hale getiriyor. Kargo bisikletleri maksimum 63 Nm’lik bir tork sağlıyor bu da şehrin tepe noktalarında ulaşımını da mümkün kılıyor. Elektrikli kargo bisikletleri yük olduğunda 180 kilometreye kadar seyahat imkanı sağlıyor. Kargo ve dağıtım ofisleri de şekil değiştiriyor. Klasik ofisler yerine teslimat noktaları akaryakıt, tren istasyonları, marketler olacak. Bu sayede lojistik firmaları maliyetleri düşürebildikleri gibi daha sürdürülebilir bir pazara kavuşmuş olacak.


Teslimatları robotlar yapabilir
Otonom teslimat robotları artık ismini çok sık duyacağımız teknolojik bir ürün haline geldi. Hafif bir malzemeden üretilen sadece 20 kg. ağırlığındaki robot, engebeli arazilerde rahat biçimde yürüyebiliyor ve engelleri dengesi bozulmadan aşabiliyor. Otonom teslimat robotları için hayati olan bu özelliğin yanı sıra, kendi kendine katlanarak oldukça küçük bir hacme ulaşabiliyor. Otonom robot, teslimat yapılacak olan evin önüne kadar nereye gitmesi gerektiğini ve oraya nasıl gidileceği bilgisi ile donatılmış olan sürücüsüz bir araç tarafından taşınıyor. Son noktaya ulaşıldığında araçtan inen robota ihtiyaç duyacağı tüm bilgi kablosuz olarak iletiliyor.

Depo yönetiminde yeni teknolojiler
Depo yönetiminde maliyetleri düşürmek, verimliliği artırmak ve işlemleri kolaylaştırmak için yeni teknolojiler devrede. Depo teknolojilerini kullanarak depo operasyonlarını optimize ederek malların, malzemelerin ve ürünlerin zahmetsizce akmasını sağlanıyor.  Bu teknolojilerden makineden makineye teknoloji (M2M) depo operasyonlarının tüm otomasyon yönlerini izlemeye ve düzenlemeye yardımcı olan daha sofistike sistemlere büyük ölçüde gelişti.  Pick-to-Light Sistemleri, depo operatörlerini ürün konumlarına yönlendirmek için belirli ışık göstergeleri kullanıyor. Operatörlerin hangi ürünleri seçeceklerini ve kaç tane bulacaklarını bilmelerini kolaylaştırıyor. Sesli Görev Teknolojisi de depo taşıma fonksiyonlarını seçmek, koymak, almak, yenilemek ve depolamak için konuşulan komutları kullanan, ahizesiz bir teknolojidir. Bu teknoloji RF teknolojisine neredeyse benzer ve siparişin karşılanması için esnek bir seçim olabiliyor. Giyilebilir Teknoloji ’ olarak adlandırılan ‘ HandsFree Barkod Okuyucu ’ cihazları artık standart haline gelebilir. Parmaklara takılabilen barkod okuyucuları kullanan çalışanlar her iki elini de rahatça kullanabildiği için sistemli bir operasyon yapabiliyor. Diğer yandan depolarda drone kullanılması da yaygınlaşabilir.

Depoları Drone’lar sayacak
Amerikan Ulusal Taşıma Federasyonu, her yıl taşıma ve depolama sırasında 45.2 milyar dolarlık kaybın oluştuğunu belirtiyor. Bunun önüne geçmek için çalışmalar yapan biliminsanları,  depolarda drone’lar ile sayım yapılabilmesini sağlayan bir sistem geliştirdi. Yanlış işaretlemeleri ya da insan hatasından kaynaklı hataları neredeyse sıfıra indirmeyi başaran sistemle birlikte işleri kolaylaştıran araştırmacılar, daha kullanılabilir bir sistem elde ettiler. Radyo frekansı kullanarak nesneleri tekil ve otomatik olarak tanıma yöntemi olarak açıklanabilecek Radyo Frekansı ile Tanımlama (RFID) teknolojisini kullanan araştırmacılar, böylece drone’ların işlerini uzaktan çözmesini ve yine komutları uzaktan göndermelerini de sağlamış oldular. Daha sonra geliştirilen teknolojilerle işletmelerdeki hali hazırda kullanılan barkod sistemleri hibrit yapıya geçirilerek yeni bir yazıcı ile hem BARKOD hem de RFID TAG’leri oluşturulabiliyor.

Artırılmış gerçeklik, depolarda yüzde 50 verimlilik sağlıyor
Artırılmış gerçeklik, herkesin hayatına girecek ve 5-10 yıl içinde bir emtia olacak. O zamana kadar, potansiyelini ortaya çıkarabilen kuruluşlar, oyunda öne geçecek.  Lojistik sektöründe artırılmış gerçeklik, kritik ilaçların paketlenme sürecinde kalite kontrolünü artırmak ve soğuk zincir paketleme sürecindeki verimliliği desteklemek için kullanıyor. Yapılan pilot çalışmalarda yüzde 50 verimlilik artışı ve çalışanların eğitim sürelerinin azalması gibi birçok katma değer sağlandı.
Firmalar, lojistik çalışanlarının yoğunluğunu ve motivasyonunu artırmak için bir VR eğitim sistemini kullanıyor. Kursiyerler kendilerini gerçek Lojistik Merkezini yeniden üreten sanal bir ortamda bulunabiliyor. Program hangi nesnelerle etkileşime gireceğine ve bunun nasıl yapılacağına dair ipuçları veriyor.

Yeşil kamyon, yeşil treyler, yeşil lastik
Dünyada çevre ile ilgili gelişmeler son hızla devam ediyor. Devletlerin çevre ile ilgili kanunları koyması, anlaşmalara imza atması önemli ama ekonominin genel akışı içinde global şirketlerin daha büyük rolü var. Söz konusu firmalar ısrarla çevreci ve sürdürülebilir bir ekonomiden bahsediyor. Kendilerini daha az karbon emisyonu, su tüketimi, daha fazla tasarruf hazırladıkları gibi tedarikçilerinden de bunu talep ediyorlar. Global markalar fabrikanıza giren araçların hangi Euro normuna sahip olmasından tutun da tükettiğiniz suya kadar her şeye karışıyorlar. Eğer onlarla iş yapmak istiyorsanız, onların kurallarına göre davranmanız gerekiyor. Bütün bunların ışığında hayatımıza yeşil kamyon, yeşil treyler, yeşil lastik deyimleri girebilir. Lastiklerde başlayan bu süreç kamyon ve treyleri de kapsayabilir. Kamyonlarda alternatif yakıt, treylerde aerodinamik özellikler öne çıkabilir.
Dizelin devri kapanıyor, alternatif yakıtlı araçların devri başlıyor
Bununla birlikte gelecek 10 yılda otomotiv markaları dizel motor yerine elektrikli araç teknolojisine yatırım yapacak. Karbon ayak izlerini aşağı çekmek isteyen markalar, ekonomik olmaları ve satışları iyi gitmesine karşın dizel motorları üretmeyi çok tercih etmiyor. Hibrit, elektrikli ve alternatif enerjili araçlar gündemin hep başında olacak. Hollanda, Hindistan, Çin 2030 yılından itibaren satılacak tüm yeni araçların sıfır emisyona sahip olmasını istiyor. Aynı şekilde İngiltere ve Fransa 2040 yılından itibaren hem benzinli hem de dizel araçların kullanımını yasaklamayı planlıyor. Yeni nesil CNG’li araçlar benzinli ve dizel yakıtlı araçlara göre; karbon monoksitte; (CO) yüzde 76, benzende yüzde 97’nin üzerinde, ozona zararlı hidrokarbonlarda yaklaşık yüzde 90, partiküllerde yüzde 99 ve üzerinde bir azalma sağlayan çevreyi etkileyici toksik ve korozif atıklar üretmediğinden diğer fosil yakıtlara göre en temiz yakıt olarak görülüyor. AB’nin 2025 yılına kadar kamyonlar için belirlediği karbon emisyonlarında yüzde 15, 2030 yılında yüzde 30, 2050 yılında yüzde 60 oranında azaltma hedefi bulunuyor. Bu hedeflere ulaşması için elektrikli araçlar kadar alternatif yakıtlı araçların da büyük rolü olacak. Gelecek 10 yılda LNG ve CNG’li araçları daha çok göreceğiz.

Ticari araçlarda yeni teknolojiler standart hale geliyor
Ticari araç endüstrisindeki teknolojik gelişmeler çok hızlı bir şekilde gerçekleşiyor. Sürücüsüz araçlarının, otonom araçların herkes birgün hayata geçeceğini biliyor. Özellikle güvenlikle ilgili bazı yenilikler gelecek 10 yılda standart hale gelecek. Dönüş uyarısı sistemi ile radar sensörleri, yayaları ve bisiklet sürücülerini önceden algılıyor. Böylelikle, kamyon sürücülerini zamanında fren veya kaçınma manevraları yapmaları için yeterli zaman sağlayarak uyarıyor. Kör nokta algılama sistemi, aracın yanındaki alanları radar sensörleri ile takip edebiliyor, yoldaki diğer araçları tespit edebiliyor ve sürücüyü uyarıyor. Acil durum freni sayesinde herhangi bir çarpışma riski varsa, sistem sürücüyü uyarıyor. Sürücünün tepki vermemesi durumunda, sistem otomatik olarak bir acil durum freni yapıyor. 

Bağlanabilirlikle en etkili sürüş yapılacak
İki yıl içinde dünyada 60 milyonun üzerinde bağlantılı araç satılacağı öngörülüyor.  Bulut tabanlı servisler sayesinde bağlantılı araçları yönetmek daha kolay olacağı gibi bu araçların maliyetlerini de azaltmak mümkün olacak. Bağlantılı araçlar arttıkça araçlardan elde edilen bilgiler de çoğalacak. Bu şekilde daha doğru ve anlık bilgilere erişmek daha kolay olacak. Rotaya ilişkin harita verileri ve topografik verilerle birlikte yüksek çözünürlüklü haritalara dayanarak, mümkün olan en etkili sürüş stratejisini seçmek ve tüketimi azaltmak için bu veriler öne çıkacak. Eğer araçlarınız bu bağlantının içerisinde değilse rekabet avantajınızı da kaybedeceksiniz demektir.

Aynaların yerini kameralar alıyor
Araç gövdesinin dışında yer alan yan veya dikiz aynalar yerine dijital kameralar kullanılmaya başlanıyor. Kameralardan elde edilen görüntüler, sürücü kabini içerisinde yer alan yüksek çözünürlüklü monitörlerde gerçek zamanlı olarak gösteriliyor. Sistem, yol durumuna göre monitör ekranını ayarlıyor. Örneğin, otobanda uzun görüş, şehir trafiğinde geniş açı ve gece sürüşünde yüksek kontrast modlarına geçebiliyor. Kuş bakışı sistemler sayesinde park etmede çok büyük kolaylıklar  sağlanıyor. Ayna yerine kameraları kullanmanın diğer bir avantajı da hava direncini azaltması ve yakıt tüketimini yaklaşık yüzde 2 oranında düşürmesi. Bu anlamda gelecek 10 yılda ticari araçlarda aynaları göremeyeceğiz.

Otonom sürüşler başladı
Platooning teknolojisinde, şehirlerarası taşımacılık yapan ağır ticari araçların, seyir halinde iken birbirlerini yakın mesafeden takip etmeleri sağlanıyor. Böylece gerek yakıt tüketimi gerekse karbon emisyonları azaltılabiliyor. Bu da hem çevreyi korumaya destek olurken hem de işletme maliyetlerini önemli ölçüde aşağı çekiyor. Ticari araç üreticileri bu konuda teste başladı ve önemli mesafe kat ettiler. Sürücüsüz araç öncesi, Platooning teknolojisi önemli bir durak olacak.

Arızaları yapay zeka fark edecek
Yapay zeka iş hayatında daha çok yer kaplayacak. Yapay zeka, bir şeyin arızalı olup olmadığını duymak için makine öğrenimi uyguluyor. Bu da makine arızalarını doğru bir şekilde kestirmeyi ve böylece bakım maliyetlerini azaltmayı ve üretkenliği artırmayı sağlıyor. Bu çözüm, ilk olarak Uluslararası Uzay İstasyonu’na (ISS) gönderilecek. Kaydedilen ilerlemenin bir başka örneği ise görüntü işleme algoritmalarını yapay zeka yöntemleriyle birleştiren, otonom sürüşe yönelik çok amaçlı kamera. Bu akıllı otomobil kamerası, otomobilin yayaları fark etmesini ve hemen ardından yayaların davranışlarını algılamasını ve kestirmesini sağlıyor.

Sürücüsüz araçlar teknik ve hukuki altyapıyı bekliyor
Gelecekte en çok olması beklenen konulardan biri sürücüsüz araçlar. Bu konuda günden güne teknolojik gelimeler yaşanırken en önemli sorun teknik ve hukuki altyapının nasıl karşılanacağı sorunu. AB henüz sürücüsüz araçlarla ilgili yasal bir düzenleme yapmadı otomatik yolcu taşıma sistemleri ile ilgili sınırlı bir izin sistemini kabul ediyor. Ülkeler bir şekilde sürücüsüz araç sistemine geçecek ama bunun nasıl sorunsuz gerçekleşeceği herkes için merak konusu. Lojistik sektöründe ise sürücüsüz araçlar daha kolay devreye girecek. Özellikle garajlarda araçların rampalara sürücüsüz bir şekilde yanaşması veya park etmesi günümüzde yapılmaya başlandı. İnşaat ve maden sahalarında sürücüsüz araçlar görev yapıyorlar.