Kyoto Protokolü ve 2016 yılında Paris Anlaşması’yla birlikte, devletlerin sera gazı emisyonlarının azaltılmasına yönelik girişimleri sonuç vermeye başladı. Çevreye yönelik odağın artması ve devletler arası anlaşmaların etkisi ile Düşük Emisyon Bölgeleri’nin (DEB) sayısı hızla artıyor. Dünyanın en büyük filo kiralama şirketi olarak beş kıtada ve 32 ülkede dev bir araç filosunu yöneten LeasePlan’in   “Düşük Emisyon Bölgeleri ve Filolar Üzerindeki Etkileri” başlıklı çalışmasına göre, DEB’lerin sayısının artması ile dizel yakıtlı araçların payının azalması ve elektrikli araçlara olan talebin artması bekleniyor. Öte yandan gitgide daha fazla şehrin ilerleyen yıllarda DEB’leri uygulaması beklenirken, zorlu hale gelen emisyon hedeflerinin karşılanması için de imalatçıların daha fazla yatırım yapması gerektiğinden, dizel araç fiyatlarının yükseleceği öngörülüyor.

Önlemler daha etkili hale gelecek!
Şu anda hali hazırda başta Avrupa olmak üzere ağır hava kirliliği yaşayan Atina, Pekin ve Meksiko gibi şehirlerde, araç plakasının son hanesine göre uygulanan kalıcı kısıtlamalar mevcut. Batı Avrupa’da Paris’te de benzer bir örnekle Aralık 2016’da araçlar için kısıtlamalar uygulanmaya başlandı. Bazı, şehir merkezlerinde tüm dizel araçları uzun vadede yasaklamayı düşünmesiyle birlikte, daha etkili önlemlerin de alınacağı belirtiliyor.


Şehir merkezleri araçlara kapatılacak

Avrupa'da gitgide daha çok şehir, acil durum hava kalitesi planlarına sahip olmaya başladı. Bu planlar, çok yüksek kirlilik durumlarında veya çok yüksek kirliliğin tahmin edildiği zamanlarda uygulanıyor. Bu bağlamda, Oslo, halihazırda bir dizel yasağı (Euro 6 öncesi dizel araçlar için) ve yüksek kirlilik zamanlarında tek-çift numaralı plaka planı uygulamakta olup, 2020 itibarıyla şehir merkezinin tüm araçlara yasaklanmasını düşünüyor. Belçika'daki Brüksel ve Antwerp şehirleri, 2025 sonrasında, Euro 6 öncesi dizel araçları yasaklayacak (benzinli araçlar için de Euro 3 zorunlu olacak). Milano, kirliliğin yüksek olduğu günlerde, yalnızca elektrikli araçların şehir merkezine girmesine izin verirken, Mercedes-Benz ve Porsche’nin evi olan Stuttgart ise, en yeni Euro 6 emisyonu standardına uymayan dizel araçları yasaklamaya başladı.  
Fakat Stuttgart, dizel araçların kullanımını kısıtlayan tek şehir değil. 1 Haziran 2016 tarihinden bu yana, Paris’te, 19 yaşından büyük araçların, iş günlerinde kullanımına yönelik bir yasak uygulanıyor. 2000 yılından öncesi üretilen tüm iki tekerlekli motorlu araçların kullanımının yasak olması sebebiyle, motosikletler daha da sıkı kısıtlamalarla karşı karşıya.  Ekim 2017’den itibaren de Londra şehir merkezine giriş yapan daha eski dizel araçların sürücüleri 13.60 Euro trafik yoğunluk ücretine ilaveten, 11.80 Euro da “toksisite (hava kirliliği) ücreti” ödemek zorunda kalacak.  Buna ek olarak, Londra eski Belediye Başkanı Boris Johnson, şehrin 2020'ye kadar bir Ultra Düşük Emisyon Bölgesi (UDEB) olması çağrısında bulundu. 

Dizel araçların payı düşüşte, elektrikli araçların sayısı 10 kat artacak!
Dizel araçlar, daha düşük maliyetleri sebebiyle Avrupa'da hala tercih edilen seçenek olmalarına karşın, payları her geçen yıl düşüyor. Batı Avrupa'da kayıtlı olan yeni dizel binek araçları, 2011'de %55.7 ile zirveyi görürken, 2014'te aşamalı olarak %53.1'e düştü. Emisyon skandalının ardından, pazar payı, Avrupa Otomobil İmalatçıları Birliği verilerine göre, 2015'te hızlıca %51.6'ya, 2016'da da %49.5'e geriledi. Dizel, 2005'ten bu yana ilk kez Avrupa pazarının yarısından az bir kısmına hükmetti. Fakat özellikle filolar için bölgedeki hakim yakıt tipi olarak kalmaya devam etmekte olup, benzin de 2016'daki yeni kayıtların %45.8'ine ulaştı. Hakim pozisyonunu kaybetmeye başlayan dizelin payının 2020'ye kadar %30 oranında düşmesi bekleniyor. Öte yandan elektrikli araçların benimsenmesi ile 2020 yılında şu anki elektrikli araç sayısının on katına çıkarak, 20 milyona ulaşması bekleniyor.