Çin lojistik duvarları aşa aşa dünyada eli bükülmez bir noktaya geldi. Öyle ki Çin Lojistik ve Satın Alma uzmanlarına göre bir ürünün maliyeti içerisinde nakliye maliyetleri gelişmiş ülkelerde yüzde 10 -15 oranında yer tutarken, Çin’de bu oran yüzde 30 - 40’lara çıkıyor. Çin bu maliyetlere karşın dünyadaki üretim gücünü arttırarak devam ettiriyor. Çünkü ulaşım koridorları sayesinde zaman ve maliyet dezavantajının önemli ölçüde üstesinden gelmiş durumda.



Dünya; ‘madem Çin’in büyümesinin önüne geçemiyoruz, o zaman gelişmekte olan ülkelere bari yol verelim’ diyor. Dünya Ticaret Örgütü’nün 22 Şubat’ta imzaladığı Ticaretin Kolaylaştırma Anlaşması arkasında bu anlayış yatıyor. 112 ülke anlaşmayı kabul etti bunların içeresinde AB de var. Bu Türkiye ihracatı ve lojistiği için iyi bir fırsat. Gidebildiğimiz kadar gidelim. 



DTÖ Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşması beklenti anketine göre Ticaret maliyetlerinde yıllık ortalama yüzde 14 azalma olacak. Küresel ticarette de 1 trilyon dolarlık artış beklentisi söz konusu. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ilk defa ihracat yapan firma sayısında artış yaşanacağı yine ürün çeşitliliğindeki artışın da yüzde 20 olacağı öngörülüyor. Geri kalmış ülkelerde bu artışın yüzde 35 olacağı tahmin ediliyor.  



Türkiye’nin lojistik avantajını kullanamadığı çok ortada. İhracattaki beyanlarımızın yüzde 81’ini ilk yarım saate verebiliyoruz ancak Tırımız Erenköy’den Kapıkule’yi geçmesi 37 saat sürüyor. Bu lojistik avantajınızın olmadığı anlamına gelir. Çin’e tek kaptırmadığımız şey ‘tam zamanlı ürünler.’  Çin tam zamanlı istenen hazır giyim ve tekstilde bizimle rekabet edemedi. Ama 37 saatlerle bu avantajı sürdürmemiz mümkün değil.



Öyle ya da böyle lojistikçiye Ticaretin Kolaylaştırması Anlaşması sayesinde güzel bir ‘orta’ geldi. Bu ortayı gole çevirebilecek miyiz? O önemli. Unutmayalım her zaman böyle güzel orta gelmez, kıymetini bilelim.



Daha güzel günlerde buluşmak dileğiyle.

- - - - - - -