Global krizin ardından Kuzey Afrika, Ortadoğu, Türki Cumhuriyetlere yönelik artan ticaret, lojistik sektörünü de yeni bölgelere kanalize ediyor. Özellikle Türk lojistik firmaları artan kapasitelerini bu yeni bölgelerde değerlendirme şansı yakalıyor. Söz konusu eğilimi Transmedya Dergisi’ne değerlendiren Omsan Genel Müdürü Osman Küçükertan, 2011 yılında yeni pazarlara yönelimin devam edeceğini söylüyor. Türkiye’nin yeni pazarlarda yer almasının sektörün geleceği açısından da olumlu gören Küçükertan, “Avrupa ile yıllardır süren bir ticaretimiz var. Lojistik firmaları ciddi araç ve depo yatırımlarına gidiyor. Bu artan kapasitenin Avrupa’nın karşılanması mümkün değil. Bu yüzden alternatif, yeni pazarlara yönelim devam edecek.” diyor.

Sektördeki firmaların yeni pazarlardaki yatırım ve yeni arayışlarını doğru ve yerinde bir karar olarak değerlendiren Küçükertan, Türkiye’nin söz konusu ülkeler için örnek oluşturabilecek bir ülke olduğunun altını çiziyor.“Gerek kapasitemiz gerekse bilgi ve tecrübemiz ile lojistik sektörümüz yeni bölgelere örnek teşkil edebilir. Buralara ne kadar önce girersek, oluşumlar kurarsak ileriye yönelik önemli avantajlar elde edeceğiz.” diyen Küçükertan, avantajların yakalanması için Türkiye’nin altyapı sorunlarını da biran önce çözmesi gerektiğini savunuyor.

Küçükertan’ın görüşleri şöyle:   Kuzey Afrika’ya RO-RO seferi yapılabilir “Türkiye söz konusu bölgelerin ortasında yer alıyor. Ancak sadece coğrafik avantaj yetmez. Örneğin her gün İstanbul’dan İtalya’ya RO-RO seferi var. Ancak Kuzey Afrika’ya RO-RO seferi yok. Buralara düzenli bir RO-RO seferinin olmaması buraya olan ticareti azaltıyor. Böyle bir hat olursa elbette kullanırız. Yukarıdan dolaşacağımıza doğrudan Afrika’ya ulaşırız. Bunun gibi bir takım altyapı çözümlerine ihtiyaç var” Osman Küçükertan, bu pazarlara önceden girmiş olmanın da önemine değiniyor. “Bazı şeyler hemen yaparsınız size kar ve ciro getirmez. Fakat geleceği satın alırsınız. Bence bu pazarlara olan ilginin devam etmesi gerekiyor. Lojistik firmaları da buna devam edecektir.” diyen Omsan Küçükertan, Omsan’ın da yeni pazarlarda olmak istediğini dile getiriyor.

Özellikle Kuzey Afrika pazarıyla ilgilendiklerini dile getiren Küçükertan, Fas’ta otomotiv lojistiği ile ilgili yapılanmaya gittikleri bilgisini veriyor. Küçükertan, Fas’ı neden seçtiklerini şöyle açıklıyor: “Fas’ta otomotiv endüstrisi gelişiyor. Buradan Avrupa ülkelerine Kuzey, Orta ve Güney Avrupa’ya üretimler olacak. Fas konum olarak ve gelişmişlik düzeyi olarak önemli bir noktada. Cebelitarık Boğazı ile Kara Avrupa’sına ulaşabiliyorsunuz. Afrika’nın kuzey ve batı ucu olması nedeniyle denizden ulaşımı iyi. Son tahlilde Fas’ın geleceğini iyi görüyoruz.”  

Araçlar yenilenecek

2011 yılı için planlarını da aktaran Küçükertan, “2011’de oto taşıyıcı filomuzun önemli bir bölümünü yenileyeceğiz. Otomotiv sanayinin geçen yıldaki gibi yine iyi olacağını ve üretim ve satışlarda aktif olacağını düşünüyoruz. Ford ile 100 adet oto taşıyıcı yatırımımız olacak. 50’ye yakın tenteli treyler yatırımımız olacak. 2011 yılında pnomatik çimento gemisi bir de orta ölçekli bir kuru yük gemisini filomuza eklemeyi düşünüyoruz.” diyor.   Firma satın almalarına halen sıcak bakıyoruz Osman Küçükertan, Omsan’ın yabancı bir firma ile evlilik yapmayacağını bunu kısa, orta ve uzun vadede düşünmediklerini ancak, firma satın almalara sıcak baktıklarının altını çiziyor. 2008’de ve kriz süresince Avrupa’dan lojistik şirketi satın almak için arayışlarını sürdürdüklerini kaydeden Küçükertan, Macaristan’da bir ve Romanya’da iki şirket incelediklerini kaydediyor. Küçükertan, satın almada hangi kriterlere baktıklarını şöyle açıklıyor: “Firmaların iç yapılarına, gelirlerine, bilançolarına, bankalarla olan ilişkilerine bakıyoruz. Müşteri portföyü olan ve gelişmeye açık firmalar arıyoruz. Ancak incelediğimizde bu türden bir firma göremedik.”   Gelecek kontrat lojistiğinde Gelişmiş ülkelerin 2000’li yılların ardından kontrat lojistiğinde geleceği gördüklerini ve yatırımlarını bu yönde yaptıklarına değinen Küçükertan, Omsan’ın da benzer strateji izlediğinin altını çiziyor.  Omsan’daki işlerin 95’ini kontrat lojistiğinden oluştuğunu söyleyen Küçükertan, “Kısa vadeli yatırımlar lojistik sektörünü hem bugünü hem de geleceği için iyi olmuyor. Sektörün bugünü ve geleceği kontrat lojistiğindedir. Artık sektörde full outsource etme zamanı geldi. Lojistik ihtiyacı olan firmalar artık sadece taşıma, depolama veya gümrükleme olarak olaya bakmamalı. Bunu tedarik zinciri gibi düşünmeli. İthalat yapılıyorsa yurtdışında ürünlerin toplanıp depolarda konsolide edilmesi, gümrük işlemlerinin yapılması, Türkiye’ye getirilmesi, gümrük işlemlerinin çözülmesi, gerekiyorsa etiket ve ambalajlanmasının yapılması gerekiyor.” diyor.  

Küçükler ve büyükler işbirliği yapmalı

Osman Küçükertan, bunu her firmanın yapamayacağını bu yüzden gelişmiş ülkelerdeki gibi küçük ölçekli firmalarla büyük ölçekli firmaların işbirliği yapması gerektiğini vurguluyor. Küçükertan, işbirlikleri sayesinde kazanımları şöyle sıralıyor: “700’e yakın özmal aracımız var ancak portföyümüzde 1000’e yakın aracı olan 40’a yakın firma (tedarik zincirinin her halkasında olmayan) ile birlikte çalışıyoruz. Bunlarla yaptığımız işbirliğinde lojistik ihtiyacı olan firmalara full lojistik hizmeti veriyoruz. Küçük ölçekli şirketler 4PL yapabilen şirketler çalışarak hem kendi şirketleri açısından, hem de 4 PL firmalar açısından verimli bir işbirliğini sağlayabilir. Küçük firmalar bu sayede satış-pazarlama gibi işlerle uğraşmayacaklar. Ayrıca büyük ölçekli firmalar ara üretici firmalarla (araç, lastik, akaryakıt) alımlar yapıyor. Kendileriyle çalışan küçük firmalarını da bu yaptıkları anlaşmalardan faydalandırıyorlar. Dolayısıyla her iki taraf için de verimlilik sağlanıyor.” Türkiye’de lojistikte önemli sorunların başında ölçeklerin büyük olmamasını gösteren Küçükertan, bunun da işbirlikleri sayesinde aşılabileceğini belirtiyor. Bu sayede yabancı büyük firmalarla da rekabet edebilecek oluşumları kurabileceklerini ifade eden Küçükertan,  işbirliklerinin RO-RO, lojistik üsler, limanlar, proje bazlı işbirlikleri gibi çeşitli şekilde olabileceğini kaydediyor.  

Gözümüz demiryolu özelleştirmesinde TCCD tekelinin kalkmasıyla demiryolu taşımacılığının gelişeceğine inandıklarını belirten Küçükertan “gözümüz demiryolları özelleşmesinde” şeklinde durumu özetliyor. Mevcut durumda lokomotif sahibi olamadıklarını dile getiren Küçükertan, yapılacak düzenlemeyle demiryollarına rekabet geleceğini rekabetin de sektörü büyüteceğine inandıklarını vurguluyor. Küçükertan, sözlerini şöyle tamamlıyor. “8 yıldır Almanya ile Türkiye arasında demiryolu taşımacılığı yapıyoruz. Türkiye’de şu anda demiryolu taşımacılığında para kazanmanız mümkün değil. Israrla üzerinde durduğumuz, örnek olsun diye yaptığımız şeyler bunlar. Tren taşımacılığı da Omsan, Ford ve Transfesa’nın büyük fedakarlıklarla yürüttüğü ve bütün seminerlerde-organizasyonlarda iftiharla anlattığımız bir organizasyon şekli. Israr ediyoruz, peşinden gidiyoruz ki örnekler çoğalsın. Lokomotif sahibi olunca en azından Kapıkule’den İstanbul’a yüklerimizi demiryoluyla getireceğiz. Taşımaların yüzde 98’ini oluşturan karayollarında ağır yüklerin demiryoluna aktarılması gerekiyor. Maden, kömür, demir, çelik, mermer, gübre, hammaddelerin demiryoluyla taşınması son derece verimli.”