Lojistik gelişmeleri biraz daha geniş açıdan değerlendirmek adına yurtdışında olup hem Türk hem de yabancı nakliyecilerle çalışan, Fransa ve Türkiye’de müşterileri bulunan, iki kültürü iyi bilen ve sektörün Avrupa’daki sayılı profesyonellerinden biri olan Ziegler Group’un İş Geliştirme Müdürü Mustafa Şahin’in fikirlerini sayfalarımıza taşıdık.Şahin, ilk olarak Türk firmalarının Avrupa’daki faaliyetlerini arttırmaları için izlenecek yol konusunda şunları söyledi: 

Avrupalı müşterinin kültürünü ve ihtiyacını öğrenmeli

“Avrupa’da kalifiye eleman bulmak, mevzuat, işçi-işverenhakları, teşvikleri öğrenmek ve anlamak çok uzun zaman alıyor. Bu esnada bina, depo, ofis yatırımı ise ciddi bir maliyet getiriyor. Ulusal bir işlevselliğe kavuşmak ise uzun vadede gerçekleşebilir. Dolayısıyla Avrupa’da acentelerle çalışmak, onların imkanlarını ve tecrübelerini kullanmak en uygun yol diye düşünüyorum. Ancak eğer bir Türk firması Avrupa’ya yerleşmek istiyorsa ilk aşamadasatış ofisleri açarak Avrupa’da ilerlemeye çalışmalı diye düşünüyorum. Yavaş yavaş müşteri portföyü oluşturup, her şeyden önce Avrupalı müşterinin kültürünü ve ihtiyaçlarını öğrenmeli.

Acente seçerken nelere dikkat edilmeli?

Türk firmalarının acente seçerken genelde ilk önce fiyata baktıklarını dile getiren Şahin, odaklanılması gereken kriterleri şöyle sıraladı: “Ulusal bir dağıtım/toplama/gümrükağına ve tecrübesine sahip mi?

Türkiye pazarı hakkında tecrübeli satış ve operasyon ekibi var mı? Ekonomik gücünasıl, ortak müşterilerimize vade açabilecek mi? Dilimden, kültürümdenanlıyor mu? Full AEO sertifikası var mı?”


Türk nakliyecilerin Artıları, eksileri

Türk firmalarının Avrupa’daki lojistik firmalarına göre en büyük artısının esneklik olduğunu dile getiren Mustafa Şahin,“Ama bu esneklik eğer iyi yönetilmezse dezavantaj oluyor ve maddi manevi zarar getirebiliyor. Türk firmalarının en büyük eksileri ise Türkiye’deki ki ulusal iç dağıtıma ve gümrük yönetmeliğine çok az önem vermeleri.Bu konuları geliştirmek için çok efor sarfettiklerini düşünmüyorum” dedi. Avrupalı müşterilerin lojistikçilerden neler beklediğine de değinen Şahin şunları söyledi: “Avrupalı müşterilerimizin bizden en çok beklediği şey, Türkiye’de olduğu gibi verilen sözün tutulması, takip, yakınlık ve çabukluktur. Avrupa’da lojistik organizasyonu daha bir planlı yapılmakta çünkü genelde her şey önceden konuşulur. Yükleme şartları, termin süresi vs her şey bellidir. İşlemlerde otomatikleşme oluşmuştur. Bu düzene herkes saygı duyduğu derecede kötü sürprizler pek olmaz. Bu Türk nakliyecilerin öğrenmekte zorlandığı konulardan biridir. Onlar daha esnek olduğu için, böyle bir düzene uymak her zaman işlerine gelmemektedir. Diğer yandan müşterilerimiz bizden malların teslimat takibini de yapmamızı rica ediyor. Bu yüzden sürücülerimizde iPad veya iPhone’lar mevcut. Teslim belgesinin fotoğrafını çekip, bu iş için yaptırdığımız uygulamaya tek tık ile yükleyip, müşterilerimizi online olarak bilgilendirebiliyoruz. Öte yandan müşterilerimiz bizden yeşil lojistik anlayışına da destek vermemizi rica ediyor.”

Müşteriler yeşil Lojistiğe yöneliyorlar

Mustafa Şahin, Türk firmaları için Avrupa’daki fırsatların her geçen gün arttığını ifade ederek Türkiye’nin AB girmesiyle sektörün altın çağını yaşayacağını iddia ediyor. “Onun haricinde Avrupa’da ki yeşil ve çevreci anlayışın artışı, insanların aldıkları hizmetin de çevreye dost olmasını gerektiriyor.” diyen Şahin, sözlerini şöyle tamamladı:“Büyük şirketler prestijlerini arttırmak için çevre dostu lojistik hizmeti veren seçimlereyöneliyorlar. Ayrıca TL’nin euro karşısında değer kaybı ve bu yeşil anlayışın artışı Türkiye’yi Avrupalı satın almacılar için çok daha uygun hale getirmiştir. Uzak Doğu’dan mallarını tedarik etmektense coğrafik olarak Avrupa’ya daha yakın olan Türkiye’den hemen hemen ayni maliyete, daha kaliteli, daha çabuk ve üstelik yeşil olarak mallarını almaktalar. Basta tekstil, otomobil gibi sektörlerde bulunan bu ihracatçıların artışı ise tabii ki Türk taşımacılarının cirolarını arttıracaktır.”